Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Nisan ayı Olağan Meclis Toplantısı, Meclis Başkanı Süleyman Özer’in başkanlığında Meclis Üyelerinin katılımıyla gerçekleşti. Yönetim Kurulu Başkanı Davut Çetin’in TOBB Genel Kurulu için Ankara’da bulunması nedeniyle katılamadığı Meclisin açılışında bir konuşma yapan Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı M. Cihangir Deniz, oda faaliyetlerinin yanı sıra, ekonomi ve gündeme yönelik değerlendirmelerde bulundu.

Konuşmasına geçtiğimiz günlerde yaşamını kaybeden eski yönetim kurulu başkanı ve eski milletvekili Osman Berberoğlu ile yakalandığı amansız hastalık nedeniyle genç yaşta vefat eden Oda personeli Akın Aras Koca’yı anarak başlayan M.Cihangir Deniz, ailelere ve yakınlarına başsağlığı diledi.

1 Mayıs Emek Bayramı’nı da kutlayan Deniz, “1 Mayıs Emek Bayramı vesilesiyle bütün işçilerin ve çalışanların bayramını kutluyorum. Çalışanların mutluluğu ve verimliliği ekonomik gelişmenin temelidir. Dijital ekonomide çalışanların yaratıcı, yenilikçi, teknolojiye hakim olması zorunludur. Bu nedenle sendikaların güçlü olması hem ekonominin hem de toplumun daha sağlıklı olmasını sağlar. 1 Mayıs gibi tarihlerin amacı, sorunların konuşulması ve sorunların çözümü için çaba harcanmasıdır. Günümüzde böyle günleri bir kaç benzer mesaj ve görüntü vererek, sözde kutlamış oluyoruz. İşçi sendikaları da aynı mesajları tekrarlamakla yetiniyorlar. 1 Mayıs vesilesiyle çalışanların sorunları ve bu konular detaylı konuşulmalıdır. Kıdem tazminatı gibi sorunları işçi ve işverenler olarak ortak akıl ile çözmeliyiz” ifadesini kullandı.

BASIN YAZMAZ, BİZ KONUŞMAZSAK, SORUNLAR ÇÖZÜLEMEZ

Deniz konuşmasında şunları kaydetti;

“Ülke olarak önemli sorunları yeterince konuşmuyor, siyasi tartışmalarla işin özünü kaçırıyoruz. Basın yazmaz, biz konuşmazsak, sorunlar çözülemez.

Irak sınırında dört askerimizi şehit verdik, şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyoruz. Maalesef Çubuk’ta şehit cenazesinde akla gelmeyecek olaylar çıkmıştır. Oradaki olaya siyasi bir mesele olarak bakılamaz. Hangi siyasinin, hangi partinin olduğu önemli değildir.

Orada “öldürün, evi yakın” diye bağıran insanlar olmuşsa, toplum bu noktaya nasıl geldi diye herkesin öz eleştiri yapması gerekir. Kime karşı yapılırsa yapılsın, linç girişimi ilkel bir olaydır. Bırakın bir siyasetçiyi, medeni bir ülkede, bir katil bile olsa linç düşünülemez. 1993’de Sivas olayları da böyle başlamıştı.

İnşallah, yarın sokaklarda böyle başka olayları görmeyiz. Çünkü konuşmalarda, yazılanlarda, televizyonlarda şiddet ve nefret dilinden geçilmiyor. Oradaki insanları suçlamanın anlamı yoktur. Toplum çocuk gibidir, ne verirseniz, onu alırsınız.

Bu gerginlik siyaseti ülkeye hayır getirmez. Gerçekleri konuşmadan, tartışmadan sorunlarımızı çözemeyiz. Milli birlik tek görüş, tek ses demek değildir, farklı görüşlere sahip insanların ve partilerin uzlaşması demektir.

Dünyada yaşanan olaylar ve ekonomideki sıkıntılar karşısında Türkiye’nin bu sorunları aşması ve yeni bir bakış açısı geliştirmesi zorunludur.

Bildiğiniz gibi, Sri Lanka’da otellere ve kiliselere bombalı saldırılar yapıldı, 45’i çocuk olmak üzere 250 civarında kişi öldü.  Bu olaylar Endonezya’ya, Malezya’ya, Hindistan’a yayılabilir. Bu olaylardan bize ne diyemeyiz. Dünyada İslam ülkelerine karşı genel bir olumsuz duygu gelişiyor, bundan ekonomi de turizm de etkileniyor.

Amerika Birleşik Devletleri bu ortamda İran’a ambargo koydu. Türkiye ambargo kararına karşı çıkmıştır.  İran ile ticaret yapan şirketler yaptırıma maruz kalacaktır. Bu durum karşısında İslam ülkelerinin hali içler acısıdır. Libya’da, Yemen’de iç savaş var. Mısır’da demokrasi kalmadı. Suudi Arabistan, Kaşıkçı cinayetiyle hukuksuzluğun zirvesine çıktı. Maalesef ülkemizde de hukuk sistemindeki sorunlar, gazetecilerle ilgili bazı davalar imajımızı zayıflatmaktadır.

100 yıl önce İslam dünyası çağın gerisinde kalmıştı ve sömürge ülkeler olmuşlardı. Atatürk ve arkadaşları çağdaş uygarlığın önemini gördüler. Türkiye o dönem bütün İslam dünyasına örnek oldu. Bu tarihi gerçekleri halen bilmeyen önemli bir kitle var. İstanbul’da bir üniversitemiz yurtdışından birisini davet etmiş, adam Atatürk hakkında ezberlediği uydurma şeyleri söylüyor. Bu sözler de alkışlanıyor.  Bugüne kadar Türkiye’nin gücünün laiklik ve demokrasiden geldiğini herkes anlamalıdır.

Davut başkanımız, her mecliste uzlaşma çağrısı yapardı. Biz de bugün geleneği bozmayalım ve herkesi laik, demokratik hukuk devleti ilkelerinde buluşmaya davet edelim.

GÜVEN DÜZELMESİ TÜKETİME, YANİ SATIŞLARA DA YANSIDI

Ekonomide seçim bitince bir güven gelmiş ve verilerde bir düzelme başlamıştı. Tüketici güven endeksinde Nisan ayında belirgin bir artış oldu. Güven düzelmesi tüketime, yani satışlara da yansıdı.

Sanayi üretiminde ve konut satışlarında da bir dipten dönüş olmaya başladı. Konut satışındaki düşüş Türkiye ortalamasında %15 civarındaydı, %5’e indi. Karşılıksız çek oranlarında artış da durmuştur. Bunlar sorunların bittiği anlamına gelmemektedir, ama düşüşün yavaşlaması da önemlidir.

Tam ekonomi dipten dönüyor derken, son günlerde yeni sorunlar güven kaybına neden olmuştur. İki hafta önce Merkez Bankası’nın kamu bankalarına döviz verdiği haberleri çıktı.  Yeterli bir açıklama gelmediği için döviz yükselmeye başladı.  Geçen hafta Merkez bankası faiz kararı açıklama metninde değişiklik yaptı ve döviz yeniden yükseldi.  Döviz rezervi azalmışken, enflasyon yüksek kalmaya devam ederken, gevşeme sinyali verilmesi yanlış olmuştur. Maalesef Merkez Bankası bir süreden beri piyasaya gerekli güveni verememektedir. Bu durumun değerlendirilmesi mutlaka yapılmalıdır.

TOPLUMDAKİ ÖFKE VE GERİLİMDE İŞSİZLİĞİN ETKİSİ DE BULUNMAKTADIR

Ekonomide yüksek enflasyon, işsizlik ve durgunluk devam ederken, hata yapma lüksü yoktur. İşsizlik oranı 4 puan, genç işsizliği 7 puan artmıştır. 2018 Ocak ayında 3 milyon 409 bin iken, bu Ocak ayında 4 milyon 668 bine çıkmıştır. Henüz Ocak ayı işsizliğini biliyoruz. Şubat ve mart ayı oranları daha yüksek olacaktır.

Bu işsizler dışında iş aramayan, ama iş olsa çalışmaya hazır olan 2 milyon kişi daha bulunmaktadır. Bunların bir kısmı iş beğenmediği için işsizdir. İşsizlik tarımda ve inşaatta istihdam azalması nedeniyle artmıştır. Geçen yıla göre inşaat sektöründe 500 bin, tarımda 350 bin civarında kişi işsiz kalmıştır. Yüksek işsizlik önemli bir sosyal sorundur. Toplumdaki öfke ve gerilimde işsizliğin etkisi de bulunmaktadır.

Bu sorunları aşmak için seçim sonrasında güçlü bir yapısal reform programı bekliyorduk. Hazine ve Maliye Bakanı tarafından çeşitli konularda genel başlıklar açıklandı. Açıklamada sigortacılıktan hal yasasına, küçükbaş hayvancılığa kadar çeşitli konular yer aldı.

  • Hazine ve Maliye Bakanlığı 28 milyar TL’lik devlet tahvilini kamu bankalarına verecektir.
  • Enerji ve inşaat sektörlerinde sorunlu krediler banka bilançolarından temizlenecektir.
  • Kıdem Tazminatı Fonu ile BES’in entegrasyonu sağlanacaktır.
  • Sigortacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu faaliyete başlayacaktır.
  • Sera A.Ş. kurulacak, teknolojik seralar inşa edilecektir.
  • Küçükbaş hayvancılık hamlesi başlatılacaktır.
  • Yeni hal yasası çıkarılacaktır.
  • Kurumlar vergisi kademeli olarak azaltılacaktır.
  • Kayıt dışı ile mücadele edilecektir.
  • Yargı reformu yapılacaktır.
  • Lojistik master planı hazırlanacaktır.
  • İhracat master planı açıklanacaktır.
  • Turizm master planı açıklanacaktır. Turizm Geliştirme Fonu kurulacaktır.
  • İstihdam bazlı eğitim planlaması açıklanacaktır.

Açıklanan konular içinde Turizmde Geliştirme Fonu ve tarım projeleri Antalya için en önemli konulardır. Bu tür önemli başlıklar olmasına rağmen, özel sektör olarak daha kapsamlı, detaylı resmi bir belge bekliyorduk. Burada en somut adım kamu bankalarına 28 milyarlık tahvil verilmesi oldu. Hazine döviz borçlarını ödemek ve bankalara destek olmak üzere bir dış borçlanma gerçekleştirmektedir. Yani devlet kamu bankalarına 50 milyara yakın kaynak sağlayacaktır. Bunun arkasından enerji ve inşaat şirketleri paketi gelecektir.

FUTBOL KULÜPLERİNİ, KURTARMAK ÇOK HASSAS BİR KONUDUR

Bilindiği gibi bazı büyük şirketler döviz kredisi alıp, büyük yatırımlara giriştiler. Herkes teşvikli, garantili kazanç var diye enerji yatırımlarına girişti. Şimdi bu firmalar kredilerini ödeyemiyorlar ve devletin kurtarması bekleniyor. Batan şirketleri, futbol kulüplerini, gazeteleri kurtarmak ve yaşatmak çok hassas bir konudur. Basiretli tüccar gibi davranmayıp bu kadar borçlanıp, kur riski alanların yükünü bütün toplum çekmemelidir.

Ekonomi yönetimi döviz borçlarının nasıl ödeneceği, bütçe açıklarının nasıl toparlanacağı konusunda net bir açıklama yapmalıdır. Sorunlu kredilerin nasıl temizleneceği de belli olmalıdır.

Açıklanan başlıklar arasında toptancı haller yasası, Sera A.Ş. ve küçükbaş hayvancılık projesi gibi adımlar var.

Tarım kredi kooperatiflerine bağlı SERA A.Ş. 5 bin hektar teknolojik sera kuracak. İlk etapta 20 bin dekar, orta vadede 50 bin dekar sera kurulacak dendi, ama ayrıntısı belli değil. Türkiye’de 740 bin dekar sera olduğu, bunun 13 bin dekarının modern sera olduğu tahmin ediliyor. Dolayısıyla 20 bin dekar veya 50 bin dekar Türkiye üretimine önemli bir katkı yapmaz. Hangi kaynakla, nerede, kim yapacaktır, bilmiyoruz. Sektörden gelen tepkiler üzerine tarım şurasında yeniden ele alınacağı açıklanmıştır.

Tarımda bir yılda 350 bin kişilik istihdam azalması var. Tarımdaki sorunlar bir taraftan enflasyonu diğer taraftan işsizliği artırmaktadır. Gençlerin tarımdan kaçması, iklim değişikliği, tarım arazilerine inşaat yapılması, üretici örgütlerinin zayıflığı, Tarım Bakanlığı örgüt yapısının yetersizliği sorunları çözülmedikçe bu tür projelerin etkisi sınırlı kalır.

Lojistik master planı gibi konular yıllardır gündemdedir, nedense bir türlü bitirilemiyor. Bizim artık master plan aşamasını çoktan bitirmiş ve eylem aşamasına geçmiş olmamız gerekiyor. 2019’da başlaması gereken 11. kalkınma planı halen tamamlanamamıştır. Sanayi strateji belgesinin süresi aynı şekilde 2018’de bitmiş, ama yenilenmemiştir. Bu gecikmelerde bakanlıklarda arka arkaya değişikliklerin de etkisi bulunmaktadır.

Bu nedenle mevcut siyasi gerginlik bitmeli, bütün partiler biraraya gelip, ekonomik ve siyasi reformlar için işbirliği yapmalıdır.  Güçlü bir ekonomik program için muhalefet partilerinin de desteği alınmalıdır. Ekonomideki durum daha fazla zaman kaybetmeye uygun değildir. Kaybedilen her gün büyük bir kayıptır. Bir gün ülkede böyle bir beraberlik olursa her alanda daha hızlı bir gelişme göreceğimiz açıktır.

ANTALYA TURİZMDE SEZONA İYİ BAŞLADI

Antalya turizmde sezona iyi başladı. Nisan başındaki gerilemeden sonra Paskalya tatili sayesinde turist sayısı %45 oranında artmaya başladı. Bir sorunla karşılaşmadan bereketli bir sezon olmasını diliyoruz. Almanya pazarında Ocak ve Şubat aylarında %50 artışla başlamıştık, mart ayında %18 düşüş oldu. Rusya, İngiltere, Hollanda pazarlarında yüksek artış devam ederken, Almanya pazarındaki düşüş dikkat çekicidir.

Antalya olarak biz de turizm iyi gidiyor diye rehavete kapılmamalıyız. Filmde de gördüğünüz gibi, Vali beyin katılımlarıyla Kazım Özalp caddesinde esnafa bir kahvaltı düzenledik. Vali bey ve Davut başkanımız esnafa güzel mesajlar verdiler ve uyarılarda bulundular.

Bu toplantılar kent merkezine turist çekmek konusunda esnafımızı uyarmak için yapılıyor. 25 yıldır Kaleiçi ve kent merkezine turist çekme konusunu çok konuştuk. ATSO olarak Antalya Kültür Sanat ve Kaleçi Evi turizme dönük güzel çalışmalar yapıyorlar. Antalya Kültür Sanat’ta Merkez Bankası’nın  “Bizim Sayfiyelerimiz” Koleksiyonu sergisi var. ATSO Kaleiçi Evi’nde Ceyhun Atuf Kansu sergisi açıldı. Orada kafe işletmesine Japonya ve Kore’den turist grupları geliyor.

Kent merkezinde ilerleme sağladığımız pek çok konu oldu, fakat halen olmamız gereken yerde değiliz. Maalesef kent merkezindeki ticaret ve yeme-içme yerleri istediğimiz düzeye gelemedi. Kaleiçi ve Kalekapısı tümüyle aynı tip giyim, çanta ürünleriyle dolup taşıyor. Halen turistin önünü kesenler var, bazı sokaklardan geçmek bile zor; kaldırımlar işgal edilmiş, yolun ortası işgal edilmiş, sandalyeler atılmış, yerli de yabancılar da rahat geçemiyor. Yıllarca konuştuk, ama hala bir çözüm geliştiremedik.

ESNAF HER ŞEYİ DEVLETTEN BEKLERSE HİÇBİR YERE VARAMAYIZ

Esnaf kendisini yenilemeden her şeyi devletten, belediyeden, odalardan beklerse hiçbir yere varamayız. Kent merkezinde turist olsun, ticaret olsun diyorsak kaliteyi artırmalıyız, imitasyon meselesinden vazgeçmeliyiz, kaldırımları işgalden vazgeçmeliyiz, caddeden geçenlerin önünü kesmemeliyiz. Artık Ticaret Bakanlığı, yani İl Ticaret Müdürlüğü ve Belediyeler bu konuda bir şeyler yapmak zorundadırlar. Kurvaziyer limanı konuşurken, önce o turistin geleceği yerlere de bir bakalım.

Belediyelerimiz kent kültürünü güçlendirmek, kurallara uyulmasını sağlamak gibi konulara daha fazla dikkat etmelidir. Hep birlikte, ortak ilkeler saptayarak işbirliğiyle çalışırsak daha güzel sonuçlar alacağımıza inanıyoruz.

Bildiğiniz gibi, Ticaret Bakan Yardımcısı, Odamızı ziyaret etmiş ve kendilerine işyeri ruhsatları, toptancı hal gibi konular aktarılmıştır. Ayrıca ekmek fiyatlarına yapılan suni müdahale de konuşulmuştur. Yüksek girdi maliyetlerine rağmen, aylardan beri ekmek fiyatları zorla sabit tutuluyor. Ekmekte kullanılan un, maya doğrudan sağlıkla ilgilidir. Devlet kaliteyi kontrol etmeli, adil rekabeti sağlamalıdır. Kaliteye bakmadan fiyatla oynarsanız, halkın sağlığını riske atmış olursunuz. Ankara’da ekmek fiyatına zam yapılmıştır, bütün Türkiye’de ve Antalya’da da zam kaçınılmazdır. Bugün azami fiyat tarifesi meclis gündemimizdedir. Komitemiz kilogram fiyatının 5 liradan 6 lira 25 kuruşa çıkmasını teklif etmiştir. Yönetim kurulumuz bu teklifi uygun görmüştür.  15 Mayıs’tan itibaren uygulanmak üzere Meclisimizin onayına sunuyoruz.

KOMİTELERİN ORTAK SORUNU KAYITDIŞI

Bu ay komite raporlarımızda belediyelerden beklentiler konusu öne çıkmıştır. Birçok komitenin ortak sorunu kayıtdışı, merdiven altı, ruhsatsız, ruhsata aykırı çalışan işyerleridir. Oda olarak komitelerimizin gündeme getirdiği sorunları en iyi şekilde sahipleniyor, her platformda takip ediyoruz. Komitelerimiz Odamızın mutfaklarıdır. Komitelerimiz ne kadar çok üretirse Oda daha fazla üretir. Bu nedenle komite çalışmalarına daha fazla ağırlık vermeliyiz. Ayrıca Oda etkinliklerine katılım ve desteğe de önem vermeliyiz.

Bu ay uluslararası temaslarımız ve etkinliklerimiz önemliydi. Davut başkan, TOBB yönetimiyle birlikte Tataristan’a gitti. Tataristan Cumhurbaşkanı daha önce Antalya’ya gelmiş, Odamızda bir toplantı yapmıştı. Tataristan’da iyi bir yatırım ve iş ortamı olduğu görülmektedir. Bu yakın işbirliğini değerlendirmeliyiz.

Bir başka etkinliğimiz Brezilya’ya URGE tarım kümesi ziyaretimiz oldu. Gübre, bitki besleme, tohum, sera ekipmanı firmalarımızla birlikte gittik. İkili firma görüşmeleri yapıldı. Brezilya’da Sao Paolo Ticaret Odasıyla işbirliği anlaşması imzaladık. Sao Paolo konsolosu ve ticaret ataşesi toplantıya katıldılar. Brezilya büyükelçisi telefonla arayarak bizzat ilgilendiler. Buradan Büyükelçimize, konsolos ve ataşemize teşekkürlerimizi tekrar ifade etmek isterim.

2 Mayıs’ta, yani öbür gün Özbekistan ülke günü düzenliyoruz. Orta Asya ile ilgilenen, yatırım fırsatı arayanlar katılmalıdır. Özbekistan 2 yıldır önemli bir reform çabasına girişti. Ekonomik büyüme %5’in üzerine çıktı. Küçük bir ülke, ama konumu itibariyle değerlendirilebilir. Bu nedenle tarım sektörü kümesiyle Özbekistan’a da gideceğiz.

İnşaat grubumuz Katar’da yapı-inşaat fuarına katılmaktadır. Bu fuarlar hem yurtdışında iş almak hem de konut satışı için önemlidir. Yabancılara konut satışı artmaktadır. Bu çalışmalarla sektörümüze destek için çaba harcıyoruz.

Bildiğiniz gibi artık geleneksel hale getirdiğimiz devlet destekleri zirvesinin üçüncüsünü düzenledik.  Devlet destekleri denince çoğumuz kredi ve vergi indirimi anlıyoruz. Oysa devlet yurtdışında fuara katılmaya, mağaza açmaya da destek veriyor. Antalya’da her sektörde yurtdışında başarılı olabilecek firmalarımız var. Firmalarımız yerel piyasayla yetinmemeli, yurtdışına açılmayı hedeflemelidir. Antalya olarak yurtdışında yatırım fırsatlarını daha fazla zorlamalıyız. Sektörler biraraya gelirse başarılı olabilir. Oda olarak biz elimizden geleni yapıyoruz, bundan sonrası üyelerimizin çabalarına bağlıdır.

2 Mayısta bir başka etkinlik daha yapıyoruz. Emlak grubumuz TÜGEM ile işbirliğiyle “Durgun Piyasalarda Emlakta Başarılı Olmanın Sırları” konulu eğitim düzenliyor.

Bu Cuma günü Oda ve Antalya SİAD’larıyla birlikte büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarımızla toplantı planlamıştık.   Ankara’daki belediye başkanları toplantısı nedeniyle ertelendi.

3 Mayıs Cuma günü ayrıca, ATSO Kaleiçi Evi’nde Almanya Antalya Konsolosluğu ve AB Bilgi Büromuzun, AB günü kapsamında düzenlediği Emre Dayıoğlu konseri var. Hepinizin katılımlarınızı bekliyoruz.

6 Mayısta mübarek Ramazan ayı başlıyor. Hepinize ve ülkemize huzurlu, sevgi, saygı, dayanışma ve iyilik dolu bir Ramazan diliyorum.

19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 100. Yılını kutlayacağız. Hepimiz bu gururu millet olarak birlikte yaşamalıyız. İlginiz için teşekkür ediyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”

YENİ EKMEK TARİFESİ

ATSO Meclisi’nde Ramazan Pidesi Azami Fiyat Tarifesi 300 gram Pide için 3 lira olarak belirlenirken, 240 gram katkısız ekmek (endüstriyel üretim) 1.50 lira, 280 gram ekmek (endüstriyel üretim) 1.75 lira, 240 gram katkısız odun ekmek (geleneksel üretim) 1.75 lira, 280 gram katkısız odun ekmek (geleneksel üretim) 2 lira olarak kabul edildi. Yeni ekmek tarifesinin 15 Mayıs 2019’tan itibaren yürürlüğe gireceği kaydedildi.