ATSO Başkanı Davut Çetin, “Piyasalarda 31 Mart yerel seçimi sonrasında bir düzelme hareketi görmüş ve dipten dönüş başladı diye umutlanmıştık. Fakat iyileşme kısa sürdü, özellikle İstanbul seçimi sonrasında, ekonomi yönünü yeniden aşağı döndürdü” dedi.

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Mayıs Ayı Meclis Toplantısı yapıldı. Meclis Başkanı Süleyman Özer’in başkanlığında gerçekleşen toplantının açılışında bir konuşma yapan Yönetim Kurulu Başkanı Davut Çetin, Oda çalışmalarının yanı sıra, ekonomi ve gündeme yönelik değerlendirmelerde bulundu.

“Her ay ekonomideki sorunları konuşuyoruz, üyelerimizi ve kamuoyunu bilgilendirmeye, uyarmaya çalışıyoruz” diyen Başkan Davut Çetin, şunları kaydetti;

“Beş ay önce ekonomide küçülmenin devam edeceğini söylemiştik. Beş ay önce söylediklerimiz bugün aynen geçerlidir. Bugün ekonomide geldiğimiz durum artık daha ciddi boyuttadır. Türkiye ekonomisi 1990 yılında dünyada 19. sıradaydı, sonra 17, hatta 16. sıraya geldik, bu yıl 20. sıraya geriledik.

Piyasalarda 31 Mart yerel seçimi sonrasında bir düzelme hareketi görmüş ve dipten dönüş başladı diye umutlanmıştık. Fakat iyileşme kısa sürdü, özellikle İstanbul seçimi sonrasında, ekonomi yönünü yeniden aşağı döndürdü.

Tüketici güveni endeksi durumu net bir biçimde açıklamaktadır.

Güven endeksi nisan ayında 63’e çıkmıştı, İstanbul Büyükşehir seçimi tartışması bu tabloyu yeniden bozdu ve tüketici güveni dibe vurdu. Aynı durum reel sektör güven endeksinde yaşandı, Nisan’da bir toparlanma başlamıştı, Mayıs’ta tekrar düşüşe geçti. Sanayi üretimi Mart ayında ümit vermişti, şimdi yeniden yavaşlama sinyalleri gelmektedir.

Bildiğiniz gibi sanayi üretiminin bir göstergesi de elektrik tüketimidir. Türkiye’de sanayi elektrik tüketiminde şubat ayında düşüş %9.5 olmuştur. Ticarethanelerde bile elektrik tüketimi düşmüştür.

Antalya’ya baktığımızda elektrik tüketiminin en fazla arttığı illerden birisiyiz.

Sanayi elektriğinde %3 artış görüyoruz, ancak bu artış küçük imalat firmaları kaynaklıdır.

Organize Sanayi Bölgesi elektrik tüketimi dört ayda %11 azalmıştır, Nisan ayında azalma %12 düzeyindedir. Dolayısıyla henüz ekonomide dengelenme oldu, dipten dönüldü diyemiyoruz.

Ülke kaybederken, hiçbir makam ve mevkinin değeri yoktur

 Aylardan sonra ilk kez Nisan ayında halkın döviz alımı durmuştu, seçim iptalinden sonra tekrar başladı.

Seçim tartışmasının ekonomiye maliyeti yüksek olmuştur. 70 yıldan bu yana seçim yapan bir ülkede böyle bir sorun yaşanmamalıydı, suçlular varsa cezasını çekmelidir. Bizim için hangi seçimi kimin kazandığı önemli değildir, önemli olan ülkenin durumudur. Ülke kaybederken, hiçbir makam ve mevkinin değeri yoktur. Siyasette gerginliklerin, toplumun huzurunu, hatta psikolojisini bozduğuna dikkat edilmelidir.

Son günlerde gazetecilere fiili saldırı olayları yaşıyoruz. Bu olaylar basın özgürlüğüne ve hukuka saygının azaldığını göstermektedir.  Hukuk millet ve devlet olmanın temelidir. Bu olaylar ülkenin ve kentlerin itibarını düşüren olaylardır. Bugün bizim 100 yıl önce işgale karşı çıkanları andığımız gibi, 50 yıl, 100 yıl sonra gelecek nesiller bizi değerlendirecekler. Kim ne yapmış, kim ne söylemiş artık hepsi internette kayıtlı. Çocuklarımızın, torunlarımızın gururu, paraya pula değil,  bugün yaptıklarımıza bağlı olacak.

Bu olup bitenler artık ekonomiye doğrudan yansımaktadır. Dünya ekonomisinde de şartlar ticaret savaşları nedeniyle zorlaşmaktadır. Kur artışına rağmen ihracatımız 4 ayda sadece  %3 artmıştır.

Bankaların geri dönmeyen kredi sorunu devam etmektedir. Vergi geliri düştüğü için devlet bütçesinde açık fazla artmıştır. Nisan ayında vergi geliri artışı sıfırdır.  Bu yıl 80 milyar bütçe açığı planlanmıştı, 4 ayda 54 milyar açık verildi.

Türkiye’nin 50-60 milyar dolar gibi bir kaynağa ihtiyacı bulunmaktadır. Bu parayı tahville borçlanmaya kalkarsak, gelecek yıllar sadece faize çalışırız. Para basmaya kalkarsak enflasyonu ve kuru tutamayız. Geriye iki yol kalıyor; ya IMF’ye gideceğiz ya da güven tesis edecek yeni bir reform paketi hazırlayacağız. IMF’ye gidilmeyeceğine göre güven artıracak yapısal reform programı açıklanmalıdır. Kemer sıkma mecburiyeti olduğu açıktır, bu konuda daha fazla gecikilmemelidir.

Kredi Paketi

Sayın Hazine ve Maliye Bakanı son olarak bir kredi paketi açıklamıştır.

Buna göre kimya, ilaç, plastik, kauçuk, kağıt sektörlerinde girdi yatırımlarına kredi desteği verilecektir. Bu ürünlerin çoğu sanayide ithal girdilerdir. Diğer ürün grubu makine üretimi alanlarıdır.

Antalya’yı daha fazla ilgilendiren kısım tarım kredileridir. Seracılık mekanizasyon yatırımına, hayvancılık ve yem üretimi gibi yatırımlara kredi desteği verilecektir.

Toplamda 30 milyarlık bir kredi paketidir. Sanayide 150 milyon liraya kadar, tarımda yatırımın %74’ine, basınçlı sulama yatırımında %100’e kredi desteği sağlanacaktır. Kredi faizleri şu tabloda yer almaktadır. Enflasyona ve devlet tahvillerine endeksli faiz uygulanacaktır. Şu anda faizler yüksek, önümüzdeki yıl düşeceğini ümit ediyoruz.

Bunlar kuşkusuz yararlı adımlardır, makine üretimi, yem, sera yatırımlarına destek olumludur. Fakat bunlar kısa vadede ekonomiyi canlandırmak için yeterli değildir. Ekonomide  asıl mesele enflasyon-kur-faiz artışı kısır döngüsünün kırılmasıdır.

Yapısal reform konusuna tarımdan bir örnek vermek istiyorum. Tarımdaki sorunlar çok konuşuldu, ama asıl mesele halen anlaşılmış değil.

Hayvancılıkta ise mehter yürüyüşü yapıyoruz

Tarım üretimine dair TUİK verileri birçok üründe 15 yıldan bu yana üretimin artmadığını göstermektedir.

Görüldüğü gibi yem bitkisi yetiştirmede artış var, ama mısır, ayçiçeği ve pancar dışında ciddi bir düşüş görüyoruz. Buğday, arpa, nohut, mercimek, patates 15 yıldır yerinde sayıyor. Bu durum plansızlık, iklim değişikliği ve köylünün üretimi bırakmasından kaynaklanmaktadır.

Hayvancılıkta ise mehter yürüyüşü yapıyoruz, et fiyatı çok arttığında hayvan ithal ediyoruz, ama çözüm olmuyor.  Koyun eti üretimi 9 yıl öncesinden daha düşük, sığır eti üretimi 5 yıldır sabit. Bu dönemde süt, tavuk eti, yumurta üretimi arttı, ancak kırmızı ette sorun çözülemedi.

2004’de nüfusumuz 68 milyondu, 2018’de 82 milyon olduk, ülkemizde 5 milyondan fazla yabancı yaşıyor.  15 yıl önce turist sayısı bugünün yarısıydı. Nüfusumuz %20 artmış, yabancı nüfus ve turist artmış, ama üretim yerinde saymış, hayvancılık ithalatla artmış.

Sebze  üretiminde bile tahıla benzer bir durum görüyoruz. Biber, patlıcan, salatalık, kuru soğanda üretim 15 yıldır yerinde sayıyor. Domates üretimi Antalya sayesinde artmıştır.

Meyvede daha iyi bir gelişme görüyoruz. Muz, kiraz, çilek, nar, portakal üretimi çok artmış,

Bu plansızlığın sonucu olarak üretimi azalan ürünlerin fiyatı artıyor, üretimi çok artan ürünlerin fiyatı düşüyor.

Tarımın durumu yapısal reform konusunu iyi açıklamaktadır. Hal kanunu ve kooperatifler gibi adımlarla bu sorun çözülemez. Çünkü sorun, kırsal kesimin boşalması, eski köylü üretici nüfus yerine başka bir model getirilmemesidir.

Bizde köyler bu kadar bakımsız olduğu için gençler köyde kalmıyor. Dolayısıyla kooperatif modeli tek başına çözüm değildir. Rahmetli Bülent Ecevit, bunu çok önceden görmüş ve köy-kent modelini önermiş, ama biz anlamamışız. Artık tarım, kırsal kalkınmayla birlikte ele alınmalı, sosyal tesisleri, spor tesisleri olan, gençleri cezbedecek yeni bir tarım merkezi modeli geliştirilmelidir. Organize tarım alanları yönetim modeli gibi bir model de düşünülebilir.

Görüldüğü üzere, artık yapısal dönüşümden başka çare yoktur. Bu nedenle kısmi önlemlerle zaman kaybetmeden yapısal sorunları çözmeye geçmeliyiz.

Antalya ekonomisi turizmle nefes alıyor

İlk dört ayda perakende satış hacmi %5, otomobil satışları %48, beyaz eşya satışı %8, konut satışı %16 düştü. Antalya ekonomisinde de benzer sorunlar yaşıyoruz, ama hiç olmazsa turizmle nefes alabiliyoruz.

Turizmde %35 artış var, Almanya pazarı yavaşlamıştı, yeniden toparlandı. Dolayısıyla Antalya olarak Türkiye genelinden daha iyi olmayı ümit ediyoruz.

Krediye bağımlı sektörlerde sorunlar devam etmektedir. Bu sektörlerden en önemlisi inşaat sektörüdür.

Türkiye’de konut kredisi toplamı geçen yıl Temmuz ayında 200 milyardı, Mart ayı rakamı 183 milyardır. Antalya’da konut kredisi hacmi iki yıl önceki düzeye gerilemiştir.

Yapı ruhsatlarında geçen yıl 5 milyon metrekareye düştük, daire sayısında 21 bine gerilemişiz. Daire ruhsatlarında 2018 yılı 2005’den sonraki en düşük yıl olmuş, 2009 krizi bile geçilmiş.

2018’de iskanlarda düşüş görünmüyor, çünkü imar affıyla iskanlar alındı.

Dolayısıyla sektörde sıkıntılar devam ediyor, Antalya’ya göç ve yabancı alımı olmasa çok daha zor durumda kalacağız.

Belediyeler imar konusunda bilinçli davranmalı

Burada şu hususa dikkat çekmek istiyorum. Antalya’da nüfus artışı nedeniyle yılda 30 bin civarında yeni konut talebi olduğu görülüyor. Arz talep dengesi bozulduğu zaman sıkıntı doğmaktadır. Dolayısıyla inşaatta bile planlı olunması, belediyelerin imar konusunda bilinçli davranması gerekmektedir.

Diğer ekonomik verilere baktığımızda vergi tahsilâtı artışımız Türkiye’den daha iyi. Takibe düşen kredi oranımız %4’lere çıktı, bu da özellikle ticaret ve inşaat sektörü kaynaklı oldu. Yine de takibat oranı ve karşılıksız çek oranımız henüz yüksek değil. Kayıtlı çalışan sayısında SGK son dönemde veri açıklamadığı için son durumu bilmiyoruz. İhracatımızda bir yavaşlama var, Türkiye ihracatı nasıl durgun ise bizim ihracatımızda da benzer bir durum söz konusu.

Oda olarak sektörlerimize destek olmak için ciddi çaba harcıyoruz. Odalar ve Borsalar Birliği olarak da istihdam için, ihracat için çalışmalar yapıyoruz. Sektörel sorunlara çözüm arıyoruz.

Yurtdışı fuarlarına katılım önemli

Geçen ay konut kredisi kampanyası yaptık, ama mevcut ekonomik gelimeler nedeniyle yeterli ilgi olmadığını görüyoruz.  İnşaat sektörümüz Katar’da fuara katıldı. Bildiğiniz gibi geçen yıl Antalya’da yabancılara 8 bin konut satıldı, bu yıl dört ayda yabancılara satış 2575 oldu, artık ağırlıklı olarak İran, Orta Doğu, Rusya vatandaşlarına satış yapıyoruz. Dolayısıyla yurtdışı fuarlarına katılım önemli.

Geçen ay Özbekistan günü düzenlemiştik. İnşaat grubumuz Özbek yetkililerle görüştü ve şimdi orada iş imkânı için Özbekistan’a gidiyorlar. Bu hareketlilik hem odamız hem sektörümüz için memnuniyet vericidir.

Macaristan ülke günü düzenledik.

ATSO Türkiye’nin ilk Sağlık Kümesi’ni kurdu

Oda olarak ilklere imza atan projelerimize devam ediyoruz. ATSO Sağlık Turizmi Projemiz Hizmet Sektörü Rekabet Gücünün Artırılması (HİSER) kapsamında Ticaret Bakanlığı’ndan destek almaya hak kazandı. Böylece Türkiye’nin ilk Sağlık Kümesi’ni Antalya’da ATSO liderliğinde kuracağız. Kümede şu an 10 sağlık kuruluşumuz yer alıyor. Bunlardan 7 tanesi ağız ve diş sağlığı polikliniği, 3 tanesi de hastanedir. Kümemize üyelik başvurularını bir süre daha devam ettireceğiz. Bu konuda potansiyeli olan kurumlarımız da mutlaka bu kümede yer alsınlar.

Önümüzdeki ay yine HİSER kapsamında Bilişim Kümesi oluşturmak üzere de başvuruda bulunacağız. Bu konuda Antalya’nın gizli bir potansiyeli var. Antalya’da güçlü bir yazılım ekosistemi oluşturabiliriz. İnanıyorum ki bu tür projelerle gizli kalmış potansiyelimizi açığa çıkaracağız.

Haziran ayı sonunda KOSGEB İş Gezisi desteği ile Letonya’ya bir seyahatimiz olacak. Katılımcı firmalarımızla Riga kentinde Ticaret ve Sanayi Odası’nı, Letonya Yatırım ve Kalkınma Ajansı’nı ziyaret edeceğiz. İkili iş görüşmeleri düzenleyeceğiz. Önümüzdeki süreçte ihracatı destekleyen çalışmalarımıza daha da ağırlık vereceğiz.

Bildiğiniz gibi, TOBB En hızlı Büyüyen 100 şirket yarışmasında Antalya 7 şirketle üçüncü oldu. Öğleden sonra bu şirketlerimizin tanıtım toplantısını yapacağız. Yenilikçi teknoloji şirketleri hızlı büyüyor ve büyümeye devam edecekler. Inovatso merkezini, E-ticaret, e-ihracat programlarını boşuna yapmıyoruz, çünkü gelecek bunlardadır.

İNOVATSO TOBB proje yarışmasında inovasyon kategorisinde ilk 3’e girdi. İnanıyorum ki, inovasyon merkezimizden geleceğin hızlı yükselen şirketleri de çıkacaktır.

Artık daha fazla dışa açılma ve yeni sektörlere girme zamanıdır. Dünyada akıllı teknolojiler, platform ekonomileri yeni işler yaratmaktadır.   Belediyelerimiz bu konulara daha fazla dikkat etmelidir. Endüstri 4.0, Antalya 4.0 boşuna demiyoruz, çünkü Antalya’nın ve şirketlerin geleceği bunlardır.

Biz Antalya’yız, biz Türkiye’nin ve dünyanın en güzel şehirlerinden birisine sahibiz.  Yenilik, markalaşma ve dijitalleşme alanlarına önem vermeliyiz. Şehrimize, tarihi ve doğal zenginliklerimize sahip çıkmalıyız.  Bunları yaparsak daha iyiye ve daha güzele doğru ilerleriz.

Komitelerin çalışmaları

ATSO 21. grubumuz 31 Mart seçim sonrasındaki sürecin ticareti olumsuz etkilediğini, siyasilerin olumlu bir sürece katkı yapması gerektiğini, vergilerden oluşan devlet bütçesinin daha tasarruflu kullanılması gerektiğini ifade etmişlerdir. Her mecliste benim bütün konuşmam bunun üzerinedir. Hatta en çok konuşan kurum ATSO’dur. Devamlı olarak meclisimizin, komitelerimizin de konuşmasını istiyorum.

Ticaretle ilgili komitelerimizde AVM kiralarının yüksekliğinden yakınma artmaktadır. Arkadaşlarımız cirolardan paya sınır gelmesini istemektedir. Antalya’da cadde ticareti kalmadığı için bütün normal ticaret AVM’lere sıkıştı, büyük AVM’leri tekel haline getirdik. AVM’ler tekel, içindeki firmalar da büyük zincir markalar olursa, ticaret tekelleşir. Artık mahalle içinde butik AVM modelini ele almalıyız.

Ticaretle ilgili birkaç şikâyet konusu daha var. Kuyum sektörümüz demo mücevher satışı başladığını yazmış ve bunun önlenmesini talep etmiş. Ruhsatsız tüpgaz satışı yaptığı yönünde şikâyet var. 45. ve 46. grubumuz hanutçuluk yapan taksiciler konusunda toplantı yapacaklar.

Şehircilik ve inşaat komisyonumuz kentsel dönüşüm çalıştayı için çalışmaktadır.

Bir başka yakınma konusu son günlerde yöresel ürünler adı altında yapılan ticaretin yeniden artmaya başlamasıdır. Son günlerde Lara bölgesinden bu yönde şikâyetler gelmiştir.

Antalya’da ticaret kurallı olmalıdır ve herkes bu kurallara uymalıdır

Bir kentte isteyen istediği yer ve şekilde ticaret yapamaz. Ticaret böyle olacaksa bizim üyemiz neden işyeri kirası ödüyor, o da çadır kursun. Madem öyle bütün meydanları, kaldırımları işporta ticarete çevirelim, kira, vergi olmasın, ürün denetimi olmasın. Belediyelerimizden ve İl müdürlüklerinden rica ediyoruz; Antalya’da ticaret kurallı olmalıdır ve herkes bu kurallara uymalıdır.

Bir önemli konu turizm sektöründen gelmiştir. 36. 43 ve 44 gruplarımız otellerde bakanlık ve belediyeler tarafından ayrı belge verilmesinin yanlış olduğunu, ortak bir belgelendirme çalışması gerektiğini söylüyorlar ve bu konuda birlikte çalışma yapacaklar.36. grubumuz Turizm Fakültesi ile kent turizmi çalıştayı hazırlıyor.

Birçok grubumuz toplu işyeri istemeye devam etmektedir. 46. grubumuz fahri trafik müfettişlerinin cezalarının somut kanıta dayanmasını istiyor.

ATSO 38. grubumuz, yani reklam, organizasyon hizmetleri grubu, kalifiye eleman bulamadıklarını yazmışlar ve odamız web sayfasında bunun için özel kısım istemişler. Antalya’da bu konuda BAGEV bir hizmet verdiği için bizim ayrı çalışma yapmamız doğru olmaz. Bu konu BAGEV ile görüşülebilir. İş-Kur ve özel istihdam bürolarının hizmetleri de geliştirilmelidir.

Bu ay raporlarda iki şey dikkatimi çekti: 36 grubumuzun raporunda 21 tane iş mahkemesi yazısı değerlendirilmiş. Yani iş mahkemelerinden dava yazısı yağmış. Bu vesileyle de sendikalarımıza ve iş mahkemelerine bir mesaj verelim. Patrondur haksızdır diye bakılmamalıdır. Hiçbir işveren dürüst çalışan, verim aldığı bir insana haksızlık etmek istemez. Böyle bir şey  işin tabiatına aykırıdır. İşlerin zor, işsizliğin yüksek olduğu bir dönemde bir de bu sorunlarla uğraşıyoruz.

Bir sorun yazmayan, hatta olumlu gelişmeleri yazan sektörümüz de var. 47. grubumuz önümüzdeki aylarda otellerde %100 doluluk olacağını, hamam, sauna işlerinin iyi olacağını raporlamış. Kendilerine böyle ümit verdikleri için teşekkür ediyorum.

Kalekapısı’ndaki faytonlar ve Antalya Lisesi

Antalya gündeminde iki konuya değinmek istiyorum. Bizi mutlu eden bir gelişme Kalekapısı’ndaki faytonların kalkması oldu. Hem hayvan hakları hem de Kalekapısı’ndaki koku açısından iyi olmuştur.

Antalya Lisesi’nin bir kısmının Bakanlıklar tarafından talep edildiği yönünde haberler çıkmıştır. Bakanlıklarımız Kaleiçi’nde bir yer alıp restore edebilirler ve böylece Kaleiçi de daha güzel olur. Antalya Lisesi gibi yerlerin Antalya halkı için bir hatıra değeri vardır. Halkın hatıraları, kentin hafızasında yer etmiş yerler aynı şekilde yaşatılmalıdır.

Ramazan bayramından sonra 19 Haziran’da SİAD’larla birlikte, belediye başkanlarımızın katılımlarıyla yerel yönetimler toplantısını yapacağız.

Belediyelerimizle hem sorunları hem de Antalya projelerini konuşacağız. Antalya’da artık ortak proje kültürünü geliştirmeliyiz.

Şu anda biz kent merkezinde kültür-sanat etkinlikleri düzenlemek için çaba harcıyoruz. Kent merkezinde Antalya Kültür Sanat Kaleiçi ve Kalekapısı bölgesindeki en aktif kurumdur. Daha fazlasını da yapmaya çalışıyoruz. Bunları hep birlikte bir koordinasyon içinde yapmalıyız.

Hepinize güzel bir Ramazan bayramı, huzurlu, sağlıklı, bereketli günler diliyor, saygılar sunuyorum.”