Emekli olduktan sonra, önce bakkal dükkanı açan, ardınan bir süre emlakçılık yapan Nermin – Abdullah Karapınar çiftçi, şimdilerde Aksu’nun Solak Mahallesi’nde kurdukları 3 dönümlük ejder meyvesi serası ile hem tarım sektörüne girmek isteyen girişimcilere örnek oluyor, hem de vaktini boşa harcayıp hiçbir değer üretmeyenlere “Üretmenin yaşı yoktur” mesajı veriyor.

Türkiye’nin dört bir yanında görev yaptıkları okullarda yıllarca fidan olarak gördükleri öğrencilerini eğiten, şimdi ise ülkemizin yeni yeni tanımaya başladığı “Ejder Meyvesi” fidanlarını yetiştiren Karapınar çifti, girişimcilik öyküsünü atsovizyon’a anlattı.

  • Sizleri tanıyabilir miyiz?

Nermin Karapınar – Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmen babanın kızıyım. Afyonluyuz. Babam Emirdağlı, Annem Dazkırılı. Tesadüf bu ya kızlık soyadım “Akdeniz”. İlk, orta, liseyi Afyon’da okudum. Aydın Ortaklar Eğitim Enstitüsü’nü bitirdim. 23 yıl öğretmenlik yaptım. Peşinden 10 yıl da Otizmli çocuklarımıza öğretmenlik yaptım.

Abdullah Karapınar – Gazi Eğitim Resim Bölümü mezunuyum. Uzun yıllar Türkiye’nin çeşitli yerlerinde öğretmenlik yaptım. Aslına bakarsanız öğretmenlik, emekli olunca biten bir meslek değil. Sabah bize nereye gidiyorsunuz dediler mi? “Okula gidiyoruz” deriz. Öğretmek hiç bitmiyor.

  • Ejder meyvesi üretmek nereden aklınıza geldi?

Nermin KarapınarEmekli olduktan sonra Afyon’dan Antalya’ya taşındık. 2009’da ilk olarak Lara’da küçük bir market açtık. Büyük süper marketlere karşı rekabet sonucu yenildik. Marketi kapatmak zorunda kaldık.

Girişimci insanlarız. Boş durmayı sevmiyoruz, sürekli bir arayış içindeyiz. Kurumsal bir markanın çatısı altında emlak ofisi açtık. Bir süre sonra ortaklarımızla anlaşamayıp o işi de bıraktık. Eşimle beraber düşünmeye başladık. Isparta yolu üzerinde Yeşilkaraman’ın Aşağıyar Mevkii’nde hobi amaçlı 2 dönüm arazi aldık, sonra 3 dönüm daha alıp 5 dönüme çıkardık. Maddi olarak ve bedensel olarak bizi yormayacak bir şey yetiştirmek istiyorduk. Bir gün televizyonda bir programda “Ejder Meyvesi” olarak bilinen “Pitahaya”yı gördük. İşçilik az, masrafı yok, yetiştirmesi kolay. Çok ilgimizi çekti. Pitahaya bize cazip geldi.

Mehmet Tanrıverdi ile tanıştık. 2016 yılında İlk fidanları onun aracılığıyla aldık. Gazipaşa’da Mehmet beyle buluşup fideleri alacağımız kişiye gittik. 15-20 santim fidenin tanesi 60 liraydı. Bir dönüme 700 civarı ekiliyormuş. Bir dönüm için fide fiyatı 42 bin lira tutuyordu. Biz emekli insanlarız, bu kadar paramız yok. Bize yarım dönüm için 300 fide verin dedik. Kesinlikle 1 dönümden aşağı olmaz dediler. Mehmet bey, “ben bir arkadaşımdan size 150 – 200 tane alayım siz onları üretin” dedi. Biz Mersin’e gidip fideleri aldık.

FİDELERİ BALKONDA ÜRETTİK

Pitahaya kısa zamanda sürgün verip çoğalıyor. 200 küsur fidanı evimizin balkonuna yerleştirdik. Bir sene boyu çeliklerini kestik tekrar diktik 700 – 800 tane olunca bir dönüm için sera aramaya başladık. Isparta yolu üzerindeki arsamıza toplulaştırma yapılacağı gerekçesiyle sera yapmamıza izin verilmedi. Bu nedenle uzun vadeli kullanabileceğimiz arsa arayışına başladık. Aksu Solaklar Köyü’nde 3 dönüm arazi bulduk.

2017 yılında 5 Ekim’le 5 Kasım arası bir dönüm alana dikim yaptık. 2018’de ilk ürünlerimizi aldık. 30 – 40 tane numune aldık, tadına baktık. 2019’da da Growtech Fuarı’yla beraber hem fide hem de meyve satışına ve tanıtımına başladık. Sağ olsun Growtech Fuarı’nda Başkan Davut Çetin bize ATSO standında yer verdi. Bu sayede yurt içinden ve yurt dışından fuara gelen birçok girişimciyle buluşma fırsatı yakaladık.

  • Ejder meyvesi yetiştirmenin özellikleri neler?

Ejder meyvesi, Orta Amerika ve Meksika kökenli bir bitki. Ataları Meksika çöllerinde yetişen kaktüsler. Bizim halk arasında Kaynana Dili dediğimiz kaktüs türü. Geçmişi çok eski değil. Önce Kolombiya Sarısı dediğimiz dışı dikenli Frenk Yemişi’ne benziyor. Ama küçük boyutlu 100-150 gram. İlk kez ticari anlamda Kolombiya Sarısı olarak üretiliyor. Sonra dikenli olunca fazla tutulmuyor. Bir takım girişimciler bu meyveyi Güney Doğu Asya ülkelerinde; Filipinler, Tayland, Vietnam, Endonezya’da tropikal iklime uygun hale getirip bugünkü kırmızı ve iri meyveleri üretiyorlar. Dışında diken kalmıyor, tadı ve aroması farklı türler geliştiriyorlar. 1980’li yıllardan itibaren tüm dünyaya ihraç ediyorlar. Büyük talep görüyor. Türkiye’de 2012’de Gazipaşa’da Alanya’da araştırma çalışmaları var.

Pitahaya çelikten üretiliyor. Tohumdan da üretiliyor ancak ekonomik ömrüne ulaşması için 6-7 yıl gerekiyor. Çelikten 1,5 senede, köklü olarak dikilirse 1 yılda meyve vermeye başlıyor. Yılda dört sefer ürün veriyor. Mayısın sonlarında haziranda ilk çiçekler başlıyor, 50-55 gün sonra hasata geliyor. Durmadan yeni çiçekler çıkıyor, bir çelik birinci yıl 2-3 tane meyve veriyor. İkinci yıldan sonra meyve sayısı katlanarak artıyor. Üçüncü yıl 20 – 25 civarı meyve veriyor. Dallar ve meyveler çoğaldıkça seyrekleştirme yapıyoruz.

Meyvelerin ticari anlamda satışa sunulması için 350 gram olması lazım. Bugün piyasada pazarlardaki ürünlerde 150-200 gramlık meyveler var. Onların tadı tuzu aroması yok. Gerçek tadını bulması için en az 350 gram büyüklüğe erişmesi lazım.

VİTAMİN DEPOSU, BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİYOR

Ejder meyvesi vücut bağışıklığını güçlendiren, vücut direncini artıran bir meyve. İçerdiği likopen sayesinde kanserle savaşır, kalp ve damar hastalıklarının doğal ilacıdır. C Pitahaya, A, B, C, D ve E vitaminlerinin yanı sıra, potasyum, fosfor ve kalsiyum deposu. Mide dostu, sindirim sistemini güçlendiriyor, şeker ve obezitenin düşmanı.

Pandemi nedeniyle dünyada bu tür bitkilere karşı ilgi daha da arttı. Bu yüzden bu tür bitkilerin önü açık.

Pitayaha ayrıca; dondurma sanayi, pastacılık, şarap sirke, reçel yapımında, kabukları gıda boya sanayiinde, kozmetikte, krem şampuan, sabun olarak kullanılıyor. Katma değeri çok yüksek bir ürün.

  • Satış – pazarlama konusunda çalışmalarınız neler?

Türkiye’de yeni ve pahalı. Temel amacımız ihracat, dış satım. İngilizler, Almanlar, Kuzey Avrupalılar, tanıyor. Türk insanı için henüz yabancı. İki üç yıldır fuarlarda tanıtıyoruz. Büyük marketlerde var. Biz mümkün olduğunca fuarlarda sattık. Henüz üretim olarak beklentimizin çok altındayız. 

  • Şu anda raf fiyatı ne kadar?

Raf fiyatı geçen yıl toptan tanesi 15 lira idi. Kilo olarak 40 lira civarıydı. Gramajına göre tane fiyatı 20 – 25 – 30 liraya kadar alıcı buluyor. Önyargıları yıkmaya çalışıyoruz. 350 gramın altındaki ürünlerin kesinlikle satılmaması gerekiyor. Tüketiciler bilinçli değil. Küçük, olgunlaşmamış ürünleri satın alıp sonra “Ben pazarda daha düşük fiyata aldım, tadı tuzu yok” diyorlar. Olumsuz bir etki yaratıyor. Oysa Pitahaya çok lezzetli bir meyve. Ancak belli bir olgunluğa erişmesi gerekiyor. Durmadan bunu anlatıyoruz.

  • Fidan satışı da yapıyorsunuz. İlgi nasıl?

Aynı şey fidanlar için de geçerli. Growtech Fuarı’nda ATSO standında hem meyve hem de fidan satışı yaptık. Piyasada çok sayıda tür var, bunların çoğu verimsiz. Biz bu işe girmek isteyenleri uyarıyoruz; Fidan alacaksanız önce meyveye bakın, ağaçlarda çiçek var mı meyve var mı izleyin, meyve varsa alın diyoruz.

Fidan satışı yaptığımız insanlara şunun garantisini veriyoruz. “Her zaman yanınızdayız.” Bu konuda dört yıldır eğitim alıyoruz. Yeni başlayacak olanlara ve bizden fide temin edenlere ücretsiz danışmanlık veriyoruz. Onlar bizim yaşadığımız zorlukları yaşamasın istiyoruz. 

  • Üretimde nelere dikkat ediyorsunuz?

Otizm öğretmenliği yaparken, sağlığın ne kadar değerli olduğunu anladım. Bağırsak florasının insan sağlığı açısından ne kadar değerli olduğun ve bağırsağımızın bozulduğu zaman tüm vücudun alarm verdiğini biliyoruz. O yüzden kedimizin ailemiz, toplumun sağlıklı bireyler olması için Pitahaya işine soyunduk.

Kesinlikle kimyasal gübre kullanmıyoruz. Bu konuda çok hassasız. Doğal üretim taraftarıyız. Gelecek nesillere sağlıklı bireyler ve sağlıklı bir toplum yetiştirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Temel amacımız halkı bilinçlendirmek. Durmadan anlatıyoruz. Öğretmenlik ömür boyu devam ediyor. Belki dün sınıftaydık ama bugün de halkla iç içeyiz. Bulunduğumuz köyde endüstriyel tarım yaygın. Her türlü kimyasal kullanılıyor, biz onlara karşı bir seçenek olarak bunu söylüyoruz. Endüstriyel ürünlerin geleceği yok.

Domates bizim 40 yıl önce çocukluğumuzda yediğimiz domates değil. Tadı vardı, kokusu vardı. Şimdi o bir domatesin verdiği doyumu 10 kasa domates vermiyor.

Domates ihraç ettiğimiz ülkelerin hepsi kendi yatırımlarını yapıp, domates üretmeye başladı. En önemli ihraç pazarlarımız Rusya, Azerbaycan, Ukrayna kendi tarım yatırımlarını yapmaya başladı. Yarın Türkiye’ye ihtiyaçları kalmayacak. O zaman Türk çiftçisi ne yapacak? Çiftçi maalesef bilinçsiz. Bir planlaması yok, yarını göremiyor. Biz onlara bir alternatif sunuyoruz. İklim çok uygun, ejder meyvesi olmasa bile mango, pasiflora gibi ürünler yetiştirilebilir.

Amacımız bu ürünü Türkiye’de yaygınlaştırmak ve ihracata yönelmek. Şu anda iç piyasada tüketim var ama asıl hedefimiz ihracat.

  • Devletten beklentiniz nedir?

Devletten teşvik anlamında beklentimiz büyük. Türk çiftçisinin önünü açmaya çalışıyoruz. Yeni bir alternatif ürün oluşturmaya çalışıyoruz. Devletin Pitahaya gibi katma değeri yüksek ürünlerin üretimini cazip hale getirecek teşvikler vermesini istiyoruz.

  • Bu süreçte kimlerden destek gördünüz?

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Çetin bütün fuarlarda bize stant desteği sağladı, ürünümüzün tanıtımına katkı verdi, kendisine çok teşekkür ediyoruz. TOBB Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Serap Kocaoğlu hep elimizden tuttu, Antalya Kadın Girişimciler Kooperatifi Başkanı Kezban Kaya da bu yolda yürümemize büyük yardımcı oldu. İl Ticaret Müdürlüğü’ne de ayrıca teşekkür ediyoruz. Hep sıcak ve samimi davrandılar. Yerel yönetimler bize destek oldular, hiç geri çevirmediler.

  • Siz hem eğitimcisiniz hem de kadın girişimcisiniz. Türkiye’de kadın girişimci olmak konusunda ne söylersiniz?

Antalya Kadın Girişimciler Kooperatifi’nin ortağıyım. TOBB Antalya Kadın Girişimciler Kurulu’nun Üyesiyim. Bu kuruluşlarda severek ve gönüllü olarak çalışıyorum. Kadın girişimcilerin desteklenmesi konusunda elimizden geleni yapıyoruz. Kadın girişimciliği  konusunda toplumsal bilinç giderek yükseliyor.

  • Tarım sektörüne girmek isteyen, Ejder Meyvesi üretmek isteyenlere neler tavsiye edersiniz?

Yapılması gereken en güzel işlerden biri. Bakımı zor değil. Artı değeri çok fazla. Fidesinden kazanıyorsunuz, meyvesinden kazanıyorsunuz. Hatta çiçeğini çay olarak kullanıyorsunuz, kabuğundan reçel yapıyorsunuz, kurutup çay olarak kullanıyorsunuz.

Biz kurarken doğru danışmanlık yapacak kişileri bulmakta zorlanmıştık. Girişimciler bize ulaşsınlar. Bahçe kurulumu, bakımı başta olmak üzere, her konuda elimizden gelen desteği veririz. Biz dört yıl önce fideyi tanesi 60 liradan aldık, şimdi çok ucuz, 10-12 lira arasında veriyoruz.

Biz insanların emekli olsa da bir çok şeyi başarabileceğini ispatladık. İnsanlar bizi görüp şaşırıyor. Serada kan ter içinde çalışıyoruz. Çalıştıracak işçi bulamıyoruz. İnsanlar spor salonlarına para harcıyor. Oysa hobi amaçlı olarak bizim gibi üreticilerin seralarına gidip çalışsalar, hem formda kalırlar hem de yeni bir deneyim kazanırlar.

Türkiye’nin çalışkan insana, üretken ihtiyacı var. Bizim en büyük sorunumuz bu. Türkiye’de aileler çocuklarına sorumluluk vermiyor. Çocuk yetişkin bir birey olduğu zaman ne ailesine ne de ülkesine karşı herhangi bir sorumluluk duygusu taşımıyor.

HAYAT BİR VALİZE BENZİYOR

İnsan yaşarken bir şeyler üretmeli. Yoksa ömür boşa geçmiş oluyor. Hayat bir valize benziyor, bazıları dolu dolu, bazıları eski çaputlar kağıtlarla şişiyor. Valizinizde sevgi olmalı, saygı olmalı, müzik olmalı, edebiyat olmalı, uzay olmalı, entelektüel birikim olmalı.