KDV ve ÖTV indiriminin sektörlerin ortak talebi olduğunu belirten ATSO Başkanı Davut Çetin, “Beklediğimiz vergi indirimlerinin bir kısmı yapıldı. Bu indirimler komitelerimizin talep ettiği indirimlerdir, doğru yönde adımlardır. Fakat KDV’de parça parça düzenlemeler yerine bir seferde kapsamlı bir reform yapılmalıdır. Çünkü demirden plastiğe, otomotivden beyaz eşyaya, restoranlardan diğer hizmet sektörlerine bütün sektörlerimiz KDV indirimi istiyor. Kayıt dışılığın olduğu yerde yüzde 8 KDV bile haksız rekabet yaratıyor” dedi. Afet riski olan yerlerde dönüşüm için arsa, arazi teşviklerinin de yerinde olduğunu ifade eden Çetin, “Orta sınıfın, çalışanların konut alamaz durumda olduğunu da dikkate almalıyız. Vatandaşın konut alabilmesi için girdi maliyetlerinin düşürülmesi, tapu işlem harçlarının düşürülmesi gibi adımlar gerekiyor.  Ayrıca spekülasyonu caydıracak düzenlemelere de ihtiyaç olduğu açıktır” diye konuştu.

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Mart Ayı Olağan Meclis Toplantısı Meclis Başkanı Süleyman Özer’in başkanlığında gerçekleşti. ATSO Başkanı Davut Çetin, Oda faaliyetlerinin yanı sıra, kent ve ülke gündemine yönelik değerlendirmelerde bulundu.

Davut Çetin’in açıklamalarından öne çıkanlar;

“Covid bitti derken, ben ve birkaç arkadaşımız Covid’in bitmemiş olduğunu yaşayarak gördük. Buna rağmen çalışmaya devam etmek durumundayız. Yine de lütfen bir süre daha maske takmaya devam edelim, kendimizi de çevremizi de koruyalım.

Hepimiz bir yandan piyasadaki günlük sıkıntılarla uğraşıyoruz,  diğer yandan Ukrayna endişesi taşıyoruz. Ukrayna ve Rusya’daki durum bütün komitelerimizin ortak gündemi ve kaygısı olmuştur. Ocak ve Şubat meclislerimizde Ukrayna riskine dikkat çekmiştim. Maalesef bir aydan bu yana dünyada çok şey değişti. Bir taraftan can kayıpları yaşanıyor, diğer taraftan milyonlarca insan göç ediyor. Bu çağda böyle bir olay görmek gerçekten üzüntü vericidir. En kısa zamanda anlaşma sağlanmasını ve bu acıların son bulmasını diliyoruz.

UKRAYNA HALKI DA RUSYA HALKI DA BİZİM KOMŞUMUZDUR

Rusya ve Ukrayna halkının bizim için özel bir yeri vardır. Antalya’da Rus vatandaşı nüfusu 50 bine doğru gidiyor, Ukrayna vatandaşı nüfusu 10 bine yaklaşıyor.

Biz Rusya ve Ukrayna’dan vazgeçemeyiz. Ukrayna halkı da Rusya halkı da bizim komşumuzdur, kardeş milletlerdir.  Onların acısı bizim de acımızdır.

Türkiye bu konuda doğru bir pozisyon almıştır. Dış İşleri Bakanımız iki ülke Bakanlarını ilk kez Antalya’da masaya oturtmuş, karşı karşıya getirmiştir. Bugün İstanbul’da görüşmeler devam etmektedir. Bundan sonra belki Putin- Zelensky görüşmesi de Türkiye’de olabilir.  Türkiye tarafsızlık politikasıyla doğru bir politika uygulamaktadır. 

İnşallah bu çabalar olumlu sonuç verir ve ülke olarak dünya barışına büyük bir katkı yaparız. 

RUBLE İLE TİCARET YAPMAMIZ GEREKİYOR

İşin ekonomik boyutu da önemlidir. Ukrayna ve Rusya hammadde ihraç eden ülkeler. Ukrayna ekonomisi çökertildi. Rusya’ya ciddi ambargo ve yaptırımlar başladı. Bunun üzerine nikel, kömür, buğday, mısır, doğal gaz fiyatları fırladı.

Bu gelişmelerden biz de fazlasıyla etkileniyoruz. Doğal gazın üçte biri Rusya’dan geliyor. Petrol ithalatımızın yüzde 20’den fazlası Rusya’dan. Buğday ithalatımızda Rusya ana kaynağımız. Ukrayna’dan buğday, yağ gibi ürünler alıyoruz. Geçen aydan itibaren Rusya, Ukrayna ve civar ülkelere ihracatımız olumsuz etkilenmiştir. Tarım ihracatımız halen sert bir düşüş göstermektedir. Rusya sebze ve meyvede engelleri kaldırdı, ama sevkiyat ve ödeme sorunları olduğu için ihracatta tıkanma devam ediyor. Yaptırımlar nedeniyle ödeme sistemi aksamıştır. Bizim Ruble ödeme almamız, yani Ruble ile ticaret yapmamız gerekiyor.

Odalar ve Borsalar Birliğimiz bu konuda Merkez Bankası ve bakanlıklar ile çalışmalar yürütmektedir. Ayrıca tarım sektöründeki sorunları içeren bir dosyayı Antalya Tarım Konseyi ve Borsamızla birlikte Hükümete sunduk.

Turizmde iki ülkenin önemini izah etmeye ihtiyaç yok. Geçen yıl Türkiye’ye gelen beş turistin birisi Rusya’dan geldi, Ukrayna Rusya’dan sonra ikinci ülke oldu. Rusya Antalya turizminde 2019 yılında 5 milyon 600 bin turistle %43 pay alıyordu. Ukrayna ise 800 bin turistle %15 pay alıyordu. İki ülke Antalya turizminin %60’ı anlamına geliyor. Konaklama sayısını dikkate alırsak Rusya Antalya turizminin yarısını temsil eden ülkedir. Şu anda Ukrayna zaten felç durumundadır. Rusya’da uçak seferleri yaptırımlar nedeniyle sıkıntılıdır, çünkü uçak ve uçuş sigortaları yapılamamaktadır.

AVRUPA PAZARLARININ HEPSİNDE YÜKSELİŞ GÖRÜYORUZ

Yine de soğukkanlı olmalıyız. Eğer pandemi öncesi olsaydı, turizmde çok büyük bir kayıp yaşayacağımız kesindi. Fakat bu yıl Avrupa pazarlarının hepsinde pandemi etkisiyle yükseliş görüyoruz. Mart ayı ve 3 aylık turist girişleri pandemi öncesine dönmüştür ve bu artışın çoğu Avrupa kaynaklıdır.

Rusya pazarı için de henüz kesin bir şey söylenemez. Rusya 2019 yılında 45 milyon turisti olan bir pazardı. Savaş olmasaydı Rusya’nın ziyaretçi sayısı %100’den fazla artardı, 2019 rekorunu kırardık. Eğer Ukrayna’da bir anlaşma sağlanırsa halen şansımız var. Her durumda Antalya, Rusya’nın ilk tercihidir.  Son dönemde Antalya’ya yeni bir göç dalgası olduğu görülüyor. Ocak ve Şubat ayında 9 bin konut satışının 2 bini yabancılara yapıldı.

Biz her şeye rağmen Antalya olarak fırsatlarımızı ve avantajlarımızı da en iyi şekilde değerlendirmeye bakacağız. Avrupa, Orta Doğu, İsrail gibi alternatif bütün pazarlara daha fazla yoğunlaşacağız.  Turizmde en iyisini yapmak için çalışacağız.

GİRDİ MALİYETLERİNDE ARTIŞI ARTIK HESAPLAYAMIYORUZ

Komitelerimizin gündeminde Ukrayna savaşı dışında ekonomide devam eden sorunlar var. Ekonomide belirsizlik ve riskler çok fazla, sorunların artarak devam etmesi ihtimal dahilinde.

Girdi maliyetlerinde artışı artık hesaplayamıyoruz. Bazı girdilerde yıllık %300-400 gibi artışlar oldu. Şeker, yağ gibi temel gıdalarda bile tedarik sıkıntıları oluyor. Komitelerimiz hazır beton ve demir piyasasında üreticilerden şikayetçi. Hazır beton, demir gibi metallerde hem yüksek fiyat artışı hem tedarik sıkıntısı yaşanıyor.  Müşteri kaybeden, fiyat artıramayan işletmeler çok zor durumda. İşletmelerin bir kısmı çalışan sayısını azaltmak zorunda kalıyor.   

Elektrik ve akaryakıt zamları dayanılmaz düzeye geldi. Bu nedenle bütün sektörlerimiz elektrik, akaryakıt indirimi talep ediyor.

Hükümete bunu söylediğimizde kademeli tarifelerle destek verildiği, devletin zaten büyük bir gelirden vazgeçtiği cevabını alıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı enerji desteğinin 300 milyarı bulacağını açıkladılar. Bu destek sağlandı, ama yetmiyor. Türkiye ekonomisinde destekler sosyal yardım gibi, dar gelirli bir kesime fayda sağlıyor. Kademeli tarife serbest meslek erbabına, küçük esnafa faydalı olabilir, ama KOBİ’ler için çok yetersiz kalıyor.

KDV’DE KAPSAMLI BİR REFORM YAPILMALIDIR

Komitelerimizin diğer ortak talebi KDV ve ÖTV indirimiydi. Dün beklediğimiz vergi indirimlerinin bir kısmı yapıldı. Sertifikalı tohum, fidan KDV’si %1’e çekildi. Temizlik ürünlerine vergi indirimi geldi. Sabun ve bebek bezi gibi ürünlerin vergisi nihayet %18’den %8’e düşürüldü. Tıbbi cihaz KDV’si %8’e çekildi. Birinci sınıf restoranlarda, üç yıldız ve üzerindeki otellerde yiyecek-içecek hizmetlerinde KDV %8’e indirildi.

Bu indirimler komitelerimizin talep ettiği indirimlerdir, doğru yönde adımlardır. Fakat KDV’de parça parça düzenlemeler yerine bir seferde kapsamlı bir reform yapılmalıdır. Çünkü demirden plastiğe, otomotivden beyaz eşyaya, restoranlardan diğer hizmet sektörlerine bütün sektörlerimiz KDV indirimi istiyor. Kayıtdışılığın olduğu yerde %8 KDV bile haksız rekabet yaratıyor.

Afet riski olan yerlerde dönüşüm için arsa, arazi teşvikleri de yerinde olmuştur. Konut sektöründe 150 metrekare üzeri olanlar için kısmi KDV indirimi geldi. Yabancılara konut ve işyeri satışında KDV istisnası için 1 yıl elde tutma süresi 5 yıla çıktı.  

Orta sınıfın, çalışanların konut alamaz durumda olduğunu da dikkate almalıyız. Vatandaşın konut alabilmesi için girdi maliyetlerinin düşürülmesi, tapu işlem harçlarının düşürülmesi gibi adımlar gerekiyor.  Ayrıca spekülasyonu caydıracak düzenlemelere de ihtiyaç olduğu açıktır.

BİRÇOK SEKTÖRÜMÜZ KREDİ TEMİN EDİLEMEDİĞİNİ SÖYLÜYOR

Komitelerimizin diğer talebi kredi desteğidir. KGF’de 10 milyar az dedik, yeni paket de gelecek denildi, gelmedi. Birçok sektörümüz kredi temin edilemediğini, faizin halen yüksek olduğunu söylüyor.

Merkez Bankası faizi düşürdü, piyasaya para veriyor, ama bu para KOBİ’lere gelmiyor.  Ticari kredilerin dörtte üçü büyük şirketlere gidiyor. Büyük şirketler borsaya girmek, halka açılmak yerine kredi pastasından en büyük payı almaya devam ediyorlar. Bizim üyemiz sıkıntıda ama Borsa İstanbul’da 100 şirketin geçen yıl karları %143 oranında arttı. Geçen yıl 4-5 kat kar artışı sağlayan sektörler var. Demek ki faiz indirimi bankalara ve büyük şirketlere yaradı.

Maliyetleri arttığı halde fiyatını ve cirosunu artıramayan KOBİ’lerin yaşadığı zorluklar görülmelidir. Bu konuda mutlaka birşeyler yapılmalı, kamu bankalarının limitleri artmalı, KOBİ’lerin krediye erişimi kolaylaşmalıdır.  

Bir başka sorun istihdam maliyetleridir. Bu enflasyonda, satışların yavaşlaması karşısında istihdam maliyetleri aşırı yük olmaya başlamıştır. KOSGEB, İŞKUR destekleri de mutlaka artırılmalıdır.

KDV, kredi, elektrik, destek konuşup duruyoruz, ama ekonomide kolay çözüm yolu bilmeliyiz. Döviz rezervi böyle kaldıkça düzelme zordur. Bu nedenle sektörlerimizin yapısal sorunları da ihmal etmeden çözmeye çalışıyoruz.

KDV, kredi, elektrik ve akaryakıt zamları dışında akaryakıt istasyonlarının zararına çalışması konusu var. Bu sorunu bütün ticaret ve sanayi odaları olarak Türkiye gündemine getirdik. EPDK dağıtım şirketlerinin payı ile ilgili bir adım attı, fakat istenen düzenleme halen yapılmadı.

Kamu müteahhitleri için fiyat farkı düzenlemesi çıktı, ama bu bile yetersiz kaldı.  Sektör sözleşme feshi gibi haklar istiyor.

Taşıt kiralama sektörümüz 2 yıldır KABİS sorunlarıyla uğraşıyor. Bazı ilerlemeler kaydedildi, ama halen sorunlar var. Bakanlıklar böyle bir ortamda yukarıdan talimat beklemeden sahadan gelen taleplere karşı hassas olmalı, bu sorunları hızlı bir şekilde çözüme kavuşturmalıdır.  

Piyasadaki sıkıntıya rağmen komitelerimiz sektörel projelerine de devam ediyor. Kooperatif grubumuz, Kemerağzı bölgesinde tarım ihtisas organize sanayi benzeri yatırımlar için tarım imarı ve toplulaştırma projesini gündeme getirdi.  Büyükşehir ve DSİ ile görüşmeler yaptılar. Kısa zamanda sonuç alınmasa bile çok önemli bir konudur

Kuyumculuk grubumuz mesleki yeterlik çalışmaları yaptı. Taşıt kiralama grubumuz, araç kiralama iş kolunda, araç kiralama danışmanı olarak çalışanların yeterliliklerini belirlemek ve sektöre belgeli çalışan kazandırmak amacıyla çalışma başlattı.

Akaryakıt grubumuz bu zor koşullara rağmen En İyi Akaryakıt İstasyonu ödülleri geleneğini yaşatmaya devam ediyor. Önümüzdeki günlerde ödül törenlerini yapacağız. Sigorta grubumuz seralarda tarım sigorta bedellerinin artırılması için çaba harcıyor. Bütün komitelerimize çalışmaları için teşekkür ediyorum.

ANTALYA EKONOMİSİNDE DE YENİ BİR ÇIKIŞ YOLU BULMALIYIZ

Kuşkusuz Ukrayna’da savaş ve ekonomideki sıkıntılar üst üste ağır bir yük ve acil yapılması gerekenleri konuşmak zorundayız. Ama bunun yanında artık bu krizlerden kalıcı bir ders almamız gerektiğini de konuşmalıyız. Ülke ekonomisinde artık bir dönüm noktasına geldik, bir çıkış yolu bulmamız şarttır.

Antalya ekonomisinde de yeni bir çıkış yolu bulmalıyız.

2016 yılında Rusya ile kriz yaşadık, turizmde darbe yedik. 2019’da ancak toparlandık, ama pandemi geldi. Bu yıl toparlanırız derken Ukrayna’yı konuşuyoruz. Her 3 yılda bir turizm ve tarımda kriz konuşuyor olduk. Birkaç yılda bir kriz yaşıyorsak demek ki Antalya ekonomisi sürdürülebilir bir zemine halen kavuşmamıştır.

Ekonomik yapımızı değiştirecek yönde radikal bir dönüşüm zamanı çoktan gelmiştir. Antalya ekonomisi dijital ve çevreci dönüşümle yeni yatırım ve istihdam alanlarına kaymalıdır. Turizmde ürün çeşitlendirmesini, turizmi 12 aya yaymayı sözden fiile geçirmeliyiz. Sağlık turizmi, gastronomi, kültür, spor alanında daha sistemli ve hızlı bir gelişim olmalıdır. Tarımı akıllı ve çevreci tarıma geçirmeliyiz.  Antalya’da bilişim ve biyoteknoloji gibi alanlarda gelişmeyi hızlandıracak yeni oluşumları düşünmeliyiz. Önümüzdeki dönemde çevreci dönüşüm, iş güvenliği gibi yeni bir istihdam alanı olacaktır.  Buna hep birlikte hazırlanmalıyız.

Güncel sıkıntılarla mecburen uğraşacağız, ama sektörlerimizin bugünkü haliyle daha fazla gidecek yer kalmamıştır. Antalya ekonomisinin geleceği için Dijital ekonomide, yeşil ekonomide, döngüsel ekonomide ilerlemek zorundayız.

Bu yolda Bakanlıklar, Valilik, Büyükşehir Belediyesi, Kalkınma Ajansı bir araya gelip konuşmakla kalmayıp yürümeye başlamalıyız.  

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası olarak hem dijital dönüşüm hem çevreci dönüşüm için çalıştık. Dijital dönüşümün yol haritasını çıkardık. Şimdi çevreci dönüşümün yol haritasını çıkarıyoruz. Bu ay Antalya’da ve belki Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdik.

Çevreci dönüşüm çalıştayımıza 24 kamu kurumu ve bizim gibi yarı kamusal kurum, 11 mühendis ve mimar odası, 5 ilçe belediyemiz, 3 üniversitemiz, 13 dernek ve vakıf katılmıştır. Yani yaklaşık 100’e yakın kurum ve kuruluştan uzman, öğretim üyesi, STK başkanı veya temsilcisi, kamu kurumlarımızdan temsilciler bu çalışmada yer almıştır. Böyle bir birlikteliği sağlamak bile başlı başına bir başarıdır. Bu birlikteliğe katkı veren başta Büyükşehir Belediyemiz olmak üzere herkese tekrar teşekkür ediyorum.

Şimdi ilk raporlar sonrasında sektörlerde çevreci dönüşüm yol haritası çalışmaları başlayacaktır. Bu aşamada meclisimizden ve komitelerimizden de katılım isteyeceğiz.

140. YIL KUTLAMALARI

Oda olarak bizim birçok alanda çalışmamız var. Bu ay Genç Girişimciler Kurulumuz ve Habitat Derneği ile sosyal girişimcilik üzerine önemli bir proje gerçekleştirdik. Arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Önümüzdeki günlerde tempomuz çok yoğun ve hepinizin desteğini rica ediyorum. Cuma günü Kemer’de Eğitim ve Kültür Merkezi Açılışını birlikte yapacağız. Öğleden sonra da KÖK ödülleri ve 140. yıl törenimizi gerçekleştireceğiz. Törene protokol, ödül alanlar ve tüm üyelerimiz davetlidir. Rifat Hisarcıklıoğlu başkanımız online katılarak konuşacaktır.

Türkiye’de 140 yaşa ulaşan kurum sayısı çok azdır. Bu önemli yıldönümü vesilesiyle önümüzdeki haftalarda da bir dizi etkinlik yapacağız. Bunlardan birisi Cumhuriyetimizin 100. Yılı sembol eseri projesidir.

26 Mayıs’ta Batı Akdeniz Ticaret Buluşmaları düzenliyoruz. Sektörlerimizi ve üyelerimizi biraraya getirecek, ticareti geliştirecek işbirliği etkinliklerine devam edeceğiz.

Bildiğiniz gibi üç yıldır ödül törenimizi KÖK ödülleri konsepti ile gerçekleştiriyoruz.  Yaptığımız eserlere bu yıl Kemer’de çok güzel bir eğitim merkezi ekliyoruz. ATSO Eğitim ve Kültür Merkezi projesi Kemer’in ekonomisine, kültürel ve sosyal hayatına, turizmine ve ticaretine katkı yapacaktır.

Antalya Kültür Sanat, Kemer’e de doğrudan etkinlikler götürecektir. Artık sırada Serik var. Serik ilçemize de bir eser kazandırmak üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Bu dönemin Meclisi ve komiteleri olarak bu eserler ve 140. Yılımızda yapacağımız her hizmet hepimizin Antalya’ya hizmeti ve bırakacağı eser olacaktır. Bütün bu çalışmalar sizlerin desteğiyle gerçekleşmektedir. 140 yıllık bir kurumun üyesi, meclis üyesi olmak ve Antalya’ya güzel hizmetler vermek hepimizin ortak gururudur.

Hem kuruluş yıldönümümüz vesilesiyle hem de turizmin bu yıl taşıdığı önem nedeniyle çok önemli bir heykel sergisi açmayı planlıyoruz.  Kıbrıs Türkü koleksiyoner bir iş insanı arkadaşımız, aynı zamanda Serbest Bölgede yatırımcı ve üyemiz olan Sayın Erbil Arkın’ın desteğiyle dünyanın gelmiş geçmiş en büyük 5 heykeltraşından birisi sayılan Rodin’in heykel sergisini açmaya çalışıyoruz. Rodin sergisi Avrupa’da tanıtım için kullanılabilecek bir değerdir. Başardığımız takdirde hepimiz için ayrı bir gurur kaynağı olacaktır.

Bu dönemde Antalya Kültür ve Sanat’ta da çok güzel işler yaptık. Şairler neden Resim Yapar sergisi AKS’ın sergisiydi. Şu anda İstanbul’da sergileniyor. İlk kez Antalya’dan İstanbul’a bir sergi ihraç etmiş olduk. Antalya’nın değerli yazarı, araştırmacısı Sayın Giray Ercenk’in Dünden Bugüne Teke Eli kitabını yayınladık. Antalya Kültür Sanat’ın başarılı çalışmalarında katkısı olan herkese teşekkür ediyorum.

Güzel şeylere, sanata, insan hayatına değer katan şeylere ihtiyacımız var. Toplum olarak sevgi ve saygıya, mutlu olmaya önem vermeliyiz.  Aslında konuşmak bile zor geliyor, ama geçen hafta İstanbul’da özel bir okulda öğrencilerin öğretmeni hırpalaması haberi vardı.

Sevgi, saygı, gelenek, ortak kurallar, ortak değerler kayboldu. Ülke olarak saygı kelimesini daha fazla duymalı ve konuşmalıyız.

Artık dünyadaki durumdan ders çıkaralım, ortak değerlerde saygıyla buluşan bir millet olalım.

Önümüzde mübarek Ramazan ayı var. Ramazan ayının huzur, sevgi, saygı, dayanışma, barış getirmesini gönülden diliyorum. Bu dilekle hepinize tekrar sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”