Tarım sektöründe öne çıkan bazı tarımcılar, Türkiye’nin aylık ekonomi dergilerinden olan Platin için dijital tarımın ve Tarım 4.0’ın geleceğini değerlendirdi.

Yapılan yayında Alpha Farm kurucusu Mert Özal, şirketlerinin kuruluş maçının tarımı adım adım dijitalleştirmek olduğunu belirterek endüstriyel nesnelerin interneti (IIoT), yapay zeka ve otomasyon teknolojilerinin, uzaktan erişimle üreticilerin verimini ve üretim sürecini iyileştirdiğini ifade etmiştir. Geliştirilen bu sistemlerle uzaktan erişim sağlanarak üreticinin istediği yerden ve istediği zaman çiftliğinin durumunu kontrol edilebilmesini ve otomasyonu, iklimlendirme cihazlarını mobil uygulama üzerinden tek tuşla kontrol edilmesi sağlanabiliyor. Bu teknolojiler kullanılarak yetiştirilen ilk ürünlerinin akıllı mantarlar olduğunu belirten Özal, IIoT ile sıcaklık, nem, karbondioksit, kompost sıcaklığı ve kompost nemi gibi mantarcılık için kritik olan verileri anlık olarak analiz edebildiklerini ifade etmektedir.

Veriye dayalı otomasyon ile hem ürün verimliliği hem de ürün kalitesi artmaktadır. Artık kitlesel üretimi çok fazla olan, standart ürünlerin yanı sıra globalde kabul görmüş ama Türkiye’de pazarı küçük olan ürünlere odaklanılabileceğini ifade eden Özal, bu ürünlere mantarı örnek vermektedir. Ete muadil, ucuz bir protein kaynağı ve birçok ilacın hammaddesi olarak kullanılan mantarın global pazarda Türkiye’nin payı sadece %0,3 oranında kalmaktadır. Alpha Farm kurucusu Mert Özal’ın söylediklerinden yola çıkarak mantarın Antalya için de önemli bir potansiyel olduğunu söylemek mümkündür. Türkiye’de yetiştirilen mantarın yarısından fazlasını üstlenen Antalya’da üretimin dijitalleşmesi ile üretimde verim artışı sağlanarak hem Türkiye pazarında hem global pazarda önemli bir aktör olması mümkündür. İklim koşulları ve toprak yapısı gibi üretimi etkileyen faktörlerin mantar için oldukça elverişli olduğu Antalya’da, üretimi daha da artırmak mümkün. Bunu sadece üretimde dijital tarım uygulamalarını kullanıp verimi artırarak gerçekleştirmek de mümkün. Mantar, tarımın geneline yayılması gereken dijital uygulamaların yaygınlaşması için bir pilot uygulama olarak ele alınabilir. Bu sayede hem globalde önemli bir pazarı ve çok fazla kullanım alanı bulunan mantarın üretim verimliliği artacak hem de dijital tarım uygulamaları için üreticinin tecrübesi ve know-how’ı artacaktır.

Dergide ikinci olarak Kök Projekt Kurucu Ortağı ve CEO’su Semi Hakim sektör ile ilgili değerlendirmede bulunmuştur. Kök Pojekt, gıda, tarım ve su sektörü odaklı çalışan hızlandırıcı ve kurumsal inovasyon partner şirketi olarak çalışmaktadır. Tarım&gıda alanında ülkenin ekosistemini de oluşturmaya çalışan şirket; şirketler, kamu kuruluşları, yatırım fonları ve STK’lar ile iş birliği kurarak gıda&tarım sektöründe girişimcilik programları yürütmektedir. Günümüzde su kaynaklarının %70’inin direkt ya da dolaylı olarak tarımsal üretimlerde kullanıldığını belirten Hakim, iklim değişikliğinin etkilerini de göz önüne aldığımızda, bu sürecin gıdanın geleceği adına ciddi bir problem olduğunu ifade etmektedir. Hakim, bu kapsamda özellikle kontrollü sulama, suya erişim, su arıtma veya su kullanımını azaltacak girişimlerin öne çıkacağını, hassas tarım teknolojileri sayesinde tohum, gübreleme ya da ilaçlama sürecinde dengeli ve verimli olarak sürecin gerçekleşmesini sağlayan teknolojilerin, sahaya entegrasyonu konusunda da globalde bir artış gözlendiğini, biyogübre ve biyoilaç ürünleri geliştiren girişimlerin de hızla arttığını belirtmektedir.

İklim değişikliği ile son dönemde barajların doluluk oranın oldukça azalması, su kaynaklarının her geçen gün daha da kısıtlı hale gelmesi hem direk suya erişim hem de gıda ürünlerinin yetiştirilmesi için suya ihtiyaç duyulması nedeniyle hayatta kalmak için gerekli temel kaynaklar açısından gelecekte bizi daha büyük bir sorunun beklediğini göstermektedir. Bu konuda şimdilerde yeterli önlem alınmadığı durumda, ileride telafisi daha zor sorunlarla karşılaşmak olasıdır. Bu günlerde hem normal tüketimde hem de gıda ve tarım sektöründe sık kullanımını azaltacak, suyu daha verimli kullanmayı sağlayacak teknolojiler her geçen gün artmaktadır. Ancak sadece bu teknolojilerin geliştirilmesi değil aynı zamanda uygulamasının da yaygınlaştırılması büyük önem arz etmektedir.

Hidroponik yetiştirme yöntemi ile IoT teknolojisi birleştirilerek geliştirilmiş olan, kişilerin, kendi evlerinin rahatlığında dikey tarım yapabilmesi ve kimyasal içermeyen ürünlerini, yılın 365 günü üretebilmesi için tasarlanmış bir akıllı bahçe olan Vahaa’nın kurucu ortağı Nehir Boyacıoğlu, bu akıllı bahçenin geleneksel tarıma kıyasla %70 daha az su tükettiğini ifade etmektedir. Mevcut yöntemlerle üretime en fazla 60 yıl devam edebileceğimizi belirten Boyacıoğlu, sürdürülebilir ve akıllı tarım yöntemlerinin daha fazla kullanılması gerektiğini vurgulamaktadır. Doğal kaynakların verimli kullanıldığı, yöntemlerin keşfedilmesi gerektiğine dikkat çeken Boyacıoğlu, sıfır atık ve sıfır pestisit politikaların üretim süreçlerine dahil edilmesi gerektiğini ifade etmektedir. 2027 yılında 35 milyar $’a ulaşması beklenen tarım IoT pazarının bu yükselen trendine ayak uydurulması ve bu teknolojilerin kullanıldığı yeni iş modellerinin geliştirilmesi gerekmektedir.

Kendilerini tarımsal bilgi şirketi olarak tanımlayan Doktar Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Selim Uçer, tarımdan bu bilgileri elde edebilmek için uzaktan algılama teknolojileri ve sensor uygulamalarını kullandıklarını ifade etmektedir. Bu teknolojiler, tarım alanlarındaki verileri uzaktan algılayarak kullanılabilir bilgiye dönüştürmektedir. Verilerin bilgiye dönüşmesi esnasında ise yapay zeka algoritmaları kullanılmakta ve bu teknik yapılar tüm üreticilerin kullanabileceği kullanıcı dostu bir ara yüz ile sunulmaktadır.

Ülkeden ülkeye değişmekle birlikte toplam gayrisafi hasılasın %3 ile 10’unu tarım ve gıda sektörü oluşturmaktadır (Türkiye’de sadece tarım toplam gayrisafi hasılanın %6’sını oluşturmaktadır). Pandemi de bu son dönemde gıda ve tarımın öneminin daha da iyi anlaşılmasını sağladığı düşünüldüğünde bu sektörün hem önemi hem pazar büyüklüğünün artacağını öngörmek yanlış olmayacaktır.Önümüzdeki 10 yıl içerisinde tarımda yaratılan her 100 liralık değerin 30’unun teknolojiden geleceğini belirten Uçer, bu nedenle teknolojik uygulamaların tarım ve gıda üretimine olabildiğince entegre edilmesinin önemine dikkat çekmektedir. Verinin toplanması ve yapay zeka ile bilgiye dönüştürülmesi, robotik teknolojiler ile bilginin uygulanması ve tüm sürecin şeffaflığının ve izlenebilirliğinin sağlanması gibi farklı kategorileri içeren bu teknoloji entegrasyonu yazılımı, donanımı, biyolojiyi, kimyayı, uzaktan algılamayı ve toprağı iyi bilmeyi yani multidisipliner bakış açısı geliştirilmesi gerektiği ifade edilmektedir.

Tüm bu dijital tarım uygulamalarını kendi işletmelerinde hayata geçirmiş ve ülke genelinde yaygınlaşması için çalışan işletmelerin yöneticilerinden de anlaşıldığı üzere teknoloji artık tarımın vazgeçilmez bir parçasıdır. IoT teknolojileri ve yapay zeka entegrasyonu üretimde verimliliği ve kaliteyi artırırken bu sayede şeffaflığın ve izlenebilirliğin de kolayca sağlanması takibi kolaylaştırmaktadır. Tüm bu açıklamalar tarım-teknoloji entegrasyonun kaçınılmaz bir gerçek olduğunu göstermektedir.

Seçil Gülbudak Dil

ATSO Müşaviri