ATSO Başkanı Davut Çetin, Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj sorunundan dersler çıkarılması gerektiğini belirterek, “Çevrenin ihmal edilmesinin bedelini İstanbul’da Marmara denizini kaybederek görmüş olduk. Yılların ihmali müsilaj veya deniz salyası sorununa dönüşüp İstanbul boğazının güzelliğini ortadan kaldırdı. 30-40 yıldır Marmara denizine atık bırakan, izin veren, duyarsız kalan herkes sorumludur. Antalya için ders çıkarmalıyız. Vatanımızı, toprağımızı seviyorsak, tarımın ve turizmin gelecekte yaşamasını istiyorsak arıtma tesislerimiz dahil her şeyi gözden geçirmeliyiz. Artık bir gün bile kaybetmeden çevreci dönüşümü hızlandırmak zorundayız. Zaten 1-2 yıl içinde her sektör bunu yapmaya mecbur olacak” dedi.

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Haziran Ayı Olağan Meclis Toplantısı, ATSO Atatürk Konferans Salonu’nda Meclis Başkanı Süleyman Özer’in başkanlığında gerçekleşti. Toplantıda bir konuşma yapan Yönetim Kurulu Başkanı Davut Çetin, oda faaliyetlerinin yanı sıra, kent ve ülke gündemine yönelik değerlendirmelerde bulundu.

Konuşmasının başında kamuoyunda Elmalı Davası olarak bilinen iki küçük kardeşin istismarına yönelik davaya değinen Davut Çetin, “Çocuklarını koruyamayan toplumlar, geleceğini de koruyamaz. Çocuk istismarı gibi hassas bir konuda 2 çocuğun ifadeleri ve adli tıp raporlarına rağmen zanlıların tutkusuz yargılanması kabul edilemez. Vicdanları yaralayan bu karardan bir an önce dönülmelidir” ifadesini kullandı.

ÇAVUŞOĞLU’NA DİPLOMASİ FORUMU TEŞEKKÜRÜ

ATSO’nun haziran ayında Danimarka, Romanya, Macaristan Büyükelçileri gibi dış temaslarda bulunduğunu belirten Davut Çetin, “Antalya’nın ve Odamızın uluslararası ilişkileri gelişiyor. Bildiğiniz gibi Dış İşleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu Antalya Diplomasi Forumu organizasyonuna öncülük ettiler. Bu forum geleneksel hale gelir ve büyürse Antalya önemli bir uluslararası etkinliğe daha ev sahipliği yapmış olacak. Gelecekte belki diplomasi ve ekonomi forumuna da dönüşebilir. Bu düzeyde bir organizasyon tanıtıma, turizme, ihracata yarar sağlayacaktır. Sayın Bakanımıza bu forumu Antalya’ya kazandırdıkları için teşekkür ediyoruz” dedi.

PANDEMİ BİTTİ HAVASINA KAPILARAK TEDBİRİ ELDEN BIRAKMAMALIYIZ

1 Temmuz itibariyle kısıtlamaların büyük ölçüde kalkacağını belirten Davut Çetin şunları kaydetti;

“1 Temmuz’da pandemi kısıtlamalarından büyük ölçüde çıkıyor ve normal yaşama dönüyoruz.   Bütün üyelerimizin işlerinin düzelmesini diliyorum. Pandemi bitti havasına kapılarak tedbiri elden bırakmamalıyız, maske ve mesafe gibi kurallara uymayı ihmal etmemeliyiz.

Dış pazarda sezonun uzamasını ve geceleme sayısının artmasını, iç pazarda bayram tatilinin canlanma yaratmasını ümit ediyoruz. Hedefimiz sezonu mümkün olduğu kadar iyi geçirmektir.

MÜZİK VE EĞLENCE OLMADAN TURİZM OLMAZ

Müzik yayınlarının 24:00’te kesilmesi kararı üyelerimizin şikayet etmelerine neden oldu. Her şeyde normale dönülürken, aşılamada bu düzeye gelmişken bu kısıtlama anlaşılamamıştır. Müzik ve eğlence olmadan turizm olmaz. Bu işletmeler akşam 22’den sonra çalışmaya başlıyorlar, 24’de kapanma çalışmamak anlamına gelir.

İşletmelerin birçoğu dünyanın yatırımını yaparak ses yalıtım sistemleri kurdular. Dolayısıyla çevreyi rahatsız etmeyen müzikli yerler kısıtlanmamalıdır.

Antalya ekonomisi için pandemi bitmemiştir. Rusya pazarının açılması bir nebze kurtarıcı oluyor, ama 2019 yılının yarısını geçersek kendimizi şanslı sayacağız.”

ANTALYA İÇİN DERS ÇIKARMALIYIZ

Konuşmasında Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj sorununa da değinen Davut Çetin, “Çevrenin ihmal edilmesinin bedelini İstanbul’da Marmara denizini kaybederek görmüş olduk. Yılların ihmali müsilaj veya deniz salyası sorununa dönüşüp İstanbul boğazının güzelliğini ortadan kaldırdı. 30-40 yıldır Marmara denizine atık bırakan, izin veren, duyarsız kalan herkes sorumludur. Antalya için ders çıkarmalıyız. Vatanımızı, toprağımızı seviyorsak, tarımın ve turizmin gelecekte yaşamasını istiyorsak arıtma tesislerimiz dahil her şeyi gözden geçirmeliyiz.

Artık bir gün bile kaybetmeden çevreci dönüşümü hızlandırmak zorundayız. Zaten 1-2 yıl içinde her sektör bunu yapmaya mecbur olacak.

ANTALYA EKONOMİSİ ÇEVRECİ DÖNÜŞÜM PLATFORMU

Antalya Ekonomisi Çevreci Dönüşüm Platformunda mühendis odalarımızın katılımıyla geniş bir çalışma grubu kurduk. Meclisimizin ve komite üyelerimizin de çalışma gruplarına aktif destek vermesini istiyoruz. Özellikle akıllı sulama, enerji, su yönetimi, karbon emisyonu azaltma, atık yönetimi gibi konularda sektörlerden hem uzmanlığı hem faaliyet alanı ile ilgili arkadaşlarımız katılmalıdır. Bunu toplantı sonunda da konuşabiliriz veya Meclis Başkanlığımız yazışmayla yapabilir. Bu ay, AB Bilgi Büromuz AB Çevre Günü Reklam Kampanyası gerçekleştirdi. Çevre konusunda sosyal medya çalışması yapıldı. Hafif raylı sistemde görsel giydirmeyle de çevreye dikkat çekildi” dedi.

GENÇLERE VE GİRİŞİMCİLERE İNOVATSO DAVETİ

Dijital dönüşüm konusunda çalışmalarının devam ettiğini vurgulayan Davut Çetin sözlerini şöyle sürdürdü;

“Dijital dönüşüm konusunda “INOVATSO Yenilikçi Fikirler Proje” çağrısına çıktık. Inovasyon fikri veya projesi olanlara Inovatso’dan yararlanma, mentörlük gibi destekler vereceğiz. Gençlerin ve genç girişimcilerin ilgi göstermesini ve bu fırsatlardan yararlanmasını temenni ediyorum.

Habitat Derneği ve ANSİAD ile birlikte Facebook istasyonu projesini yürütüyoruz. Habitat Derneği ile bir çalışma için işbirliği yapacağız. Yurtdışından dijital göçerleri Antalya’ya çekmek için önemli bir proje üzerinde çalışmaya başladık. Bu proje hayata geçer ve büyürse kent turizmine, kırsal turizme, bilişim sektörüne, eğitime büyük fayda sağlayacak, hatta Türkiye için bir kalkınma modeli olabilir.”

MURAL ANTALYA İLE ESTETİK DÖNÜŞÜM

Konuşmasında Antalya kamuoyunda büyük beğeni toplayan Mural Antalya projesine de değinen Davut Çetin şunları kaydetti;

“Strateji plan çalışmamızı tanıtırken, 2021 sezonunda güçlü bir çıkış yapmalıyız demiştim. Strateji planımıza bunun için hedefler koymuştuk. Bu hedeflerden birisi estetik dönüşümdü ve bu yönde son aylarda zor bir çalışma yürüttük, ama şehrimize güzel eserler kazandırdık.

Amacımız kent turizmini ve ticaretini geliştirmek, kentimizin yaşam kalitesine destek olmaktır. Kent turizmini ve ticaretini geliştirmenin bir yolu sanatla kentin cazibesini artırmaktır.

Bir başka yolu gastronomi zenginliğidir, kentin sosyal yaşamını sanat etkinlikleriyle canlandırmaktır. En önemlisi de tarih ve doğa olmak üzere, sanat ve gastronomi zenginliklerini tanıtmaktır. İşte bu çerçevede üç alanda yoğun çalışma başlattık. Birincisi Mural Antalya’dır, kent estetiği ve cazibesi için Mural Antalya projesini başlattık.  İkincisi gastronomi projesidir, bu kapsamda restoranlarımızla gastronomi ve dijital dönüşüm çalışması başlatıyoruz.   Üçüncü proje çalışmamız ise dijital pazarlamadır. Bu kapsamda Ankara, İstanbul, Almanya ve Rusya pazarlarında dijital pazarlama çalışması başlatıyoruz.

Önümüzdeki birkaç günde internetten reklamlar başlayacak. Böylece hem iç hem dış turizmde bu önemli pazarlarda kentimizin reklamını yapacağız. Sonraki aşamada İngiltere gibi ülkelere ve diğer büyük illerimize de yöneleceğiz. Dijital pazarlamayla kısa sürede milyonlarca kişiye ulaşmak mümkün, bu sezonda kent merkezine birkaç yüz bin kişi bile çeksek önemli bir katkı olur.

ROTA ANTALYA RESTORAN VE KENT OTELLERİYLE ZENGİNLEŞECEK

Elimizde Rota Antalya gibi güçlü bir aplikasyon var. Şimdi Fraport Antalya Havalimanı”nda billboardlarda Rota Antalya reklamını da başlattık. Rota Antalya doğal, tarihi yerleri tanıtıyordu, Rota Antalya’yı restoranlarla ve sonra kent otelleriyle zenginleştireceğiz. 

Burada bir hedefimiz daha fazla yerli ve yabancı turiste ulaşmak ve bu turisti kente çekmektir. Yıllardır turizmi çeşitlendirmeliyiz deyip durduk, bu öyle 2-3 ayda olmuyor, adım adım, emek vererek ilerliyorsunuz.

Coğrafi işaretli ürünlerimizi artırmaya devam ediyoruz. Antalya Kabak Tatlısı ve Antalya Serpme Börek  tescil kabul işlemlerini başlattık. Şimdi bunu restoranlarımıza yayma ve tanıtma zamanıdır.

Bu ürünlerimizle gastronomi zenginliğimizi, restoranlarımızı tanıtacağız, restoranlarımızda dijital dönüşüm projesi başlatarak gastronomi turizmine destek olacağız.

Bu ayın önemli bir çalışması da Mural Antalya oldu. Mural Antalya, benim yıllardır ısrarla konuştuğum, gerekli olduğuna inandığım bir projeydi. Mural, yani duvar resmi bir duvarın sanat eserine dönüşmesidir. Pandemi öncesinde SİAD’lar platformuyla birlikte başlamıştık.

AMACIMIZ KENT ESTETİĞİ İÇİN FARKINDALIK YARATMAK, ÖRNEK OLMAK, İLHAM VERMEK

Bizim amacımız kent estetiği için farkındalık yaratmak, örnek olmak, ilham vermekti. Bu amacımıza fazlasıyla ulaştığımızı düşünüyorum. Bu projeyle hem estetik farkındalığı sağladık hem de kentte cazibe noktaları yarattık. Sadece bu projenin filmleri sosyal medyada paylaşılsa Antalya’nın tanıtımına yapacağı katkının değeri ölçülemez.

Kent estetiği, kenti renklendirmek sadece turizm konusu değildir. Renk ve estetik hayatı güzelleştirir, insanlara yaşama sevinci verir. Çocukların ve gençlerin yaratıcılığı gelişir. Bir resim sokağı değiştirir, bir sokak mahalleyi, bir mahalle kenti değiştirir. Duvar resmi kenti değiştiren bir sanattır, etkisi zamanla dalga dalga güçlenir.

İlk projemiz olmasına rağmen Mural Antalya’yı uluslararası sanat etkinliğine dönüştürdük. 6 sanatçı, 5 eser yarattılar. Sanatçılarımızdan ikisi yurtdışından, ikisi Antalya’dan. Bir duvar resmi önce tasarım, sonra hesap, sonra ustalık ve büyük bir emek istiyor. Sanatçı olmak yetmiyor, sanatçının vinç üzerinde inşaat işçisi gibi çalışması gerekiyor. Antalya Kültür Sanat ekibimizin, sanatçılarımızın katkısıyla bunu başarabildik. Emeği geçen bütün arkadaşlarıma, Antalya’ya bir katkı olsun diye fedakârca çalışan sanatçılarımıza çok teşekkür ediyorum. Senelerce kenti güzelleştirmekten söz edip durduk, nihayet büyük bir adım atmış olduk. Bu nedenle gerçekten çok mutluyum. Mural Antalya’nın gelecek yıllarda bir festivale dönüşerek devam etmesini arzu ediyorum. Antalya’da binalarda sanatsal estetik zayıf, hiç olmazsa ilave sanatsal dokunuşlarla estetik katmalıyız. Aslında Antalya gibi bir turizm başkentinde bir binanın çirkin bırakılmasına kimsenin hakkı yoktur. Bir binaya milyonlar harcıyoruz, ama sanatsal estetiğe üç kuruş harcamayı düşünmüyoruz.   Bu kültürü geliştirirsek daha fazla sanatçıyla daha büyük etkinlikler yapılabilir.

Antalya Büyükşehir Belediyemizin de projesi var, umarım diğer belediyelerimiz, kurumlarımız, okullarımız, hatta büyük şirketlerimiz de bu işe girerler ve Antalya’da beton duvarları sanat eserleri haline getiririz.

“EN İYİ AKARYAKIT İSTASYONU” YARIŞMASI

Komitelerimiz güzel çalışmalar yapıyorlar. Tarımla ilgili gruplarımız ortak toplantı yaptılar hem Tarım 4.0 konusunu hem de sektörel sorunları ele aldılar. Akaryakıt sektörü grubumuz sektörde sayaç denetim sürecini kolaylaştırmak için çaba harcıyor. Ayrıca “En İyi Akaryakıt İstasyonu” Yarışması’nı da tekrar organize ediyorlar. Bu projelere destek olmaya çalışıyoruz.

Komitelerimizin ortak gündemi girdi maliyetlerindeki artıştır. Madencilik, cam, plastik, ahşap, inşaat, tarım gibi her sektörde büyük şikayet konusudur.

Girdi maliyeti artışı şikayetlerini hükümete ilettik. Bazı girdiler için Hükümet  büyük üretici şirketlerle toplantı yaptı. Devlet Destekleri Zirvesi’nde Bakan Yardımcımız da anlattı. Üreticiler MDF’yi işleyip ihraç ederek daha fazla para kazanıyor, Hükümet üreticilerden daha az ihracat yapıp iç piyasaya daha fazla girdi vermelerini istedi.  Buna rağmen kur artışı ve küresel fiyat artışları da üzerine gelince sorunlar devam ediyor.

Plastik girdisi olan atık ithalatının tümden yasaklanması sektörde sorunlara yol açmıştı, şimdi bunda da kontrollü serbestlik adımları atılıyor. Odalardan giden talepler bu adımda da etkili olmuştur.

KAYIT DIŞI İŞLETMELERİN HAKSIZ REKABET ŞİKAYETLERİ

Komitelerimizin kayıt dışı işletmelerin haksız rekabet şikayetleri de bitmiyor. Bu konu Ticaret Bakan Yardımcımıza da soruldu. Kendileri bu konuda Bakanlığa somut örneklerle şikayet edilmesini istediler. Yani Bakanlık diyor ki bize isim verin, gereğini yapalım. Perakende de isim, adres verilebilir, ama her sektörde bu mümkün değil. Örneğin 38. Grubumuzda, yani reklamcılık sektöründe internet üzerinden hizmet veren çok sayıda kayıt dışı şirket veya şahıs var. Böyle bir durumda bir şirketin rekabet etmesi imkansız.

Bu sorunların çözülmesi için her sektörün masaya yatırılması ve kapsamlı yapısal ve sektörel reformlar yapılması zorunludur. Maalesef ülke olarak yapısal reform sürecini başlatamadık. Yine de bu konuları ısrarla konuşmaya, takip etmeye devam edeceğiz.

Ekonomik destekler konusunda da geçen yıldan beri çok şey yaptık. Pandeminin başında Ankara’da hükümetle kamp yapar gibi çalışma yürüttük. Kredi destekleri, kira stopajının düşürülmesi, kısa çalışma, icra-iflasların durdurulması gibi konuların hepsinde bir sonuç aldık.  Bütün bu konuları TOBB Hükümete götürdü, arka arkaya bakanlarla toplantılar yapıldı ve bu destekler çıktı. Elbette kamuoyuna yansıması farklı olabiliyor. Biz Odalar ve Borsalar olarak reklam yapmadığımız için bizim katkımız yeterince görülmüyor.

Pandemi Döneminde Genel Ekonomik Destekler

Burada mesele destek verilmemesi, adım atılmaması değildir. Bizim sorunumuz desteğin yetersiz kalmasıdır. Kira desteği olarak stopaj %20’den %10’a indirildi. Şahıs şirketlerine az da olsa destek sağlandı. Fakat tüzel kişilere, AVM mağazasına, büyük restoranlara, kiradaki okula bu destek yetmedi. Bu tabloda yeşil olmayan satır da odur.

İkinci bir tabloda da komitelerimizin sektörel talepleri var. Meslek Komiteleri Müdürlüğümüz hangi komite ne yazmış, ne yapılmış, hepsinin çizelgesini çıkarmış. İsteyen alıp detaylı bakabilir, ben özet bir tablo paylaşıyorum.

Sektörde denetim talepleri, Mobilyada KDV indirimi, vergi indirimi,  İnşaat sektörüne pandemi muafiyeti, otopark yönetmeliği ertelemesi, araç muayenelerinde kredi kartı, rent a car sektöründe statik IP sorunu, kuyum sektörü banka işlemleri,, mesleki yeterlik talepleri, küçük otellere sertifika desteği gibi çok sayıda böyle konu var.   Yeşil işaretli olanlar belirli bir ilerleme sağlandığı anlamına geliyor, bu da Müdürlüğümüz çizelgelerinde belirtilmiştir.

Diğer renkler ise devam eden konulardır. Yani, özetle bu tür konularda çok şey yapıyoruz, ama zaten işimiz bu olduğu için tekrar tekrar söylemiyoruz.

Bir konu uygulama konusuysa hemen çözülebiliyor, yönetmelik konusuysa kısa vadede çözülüyor, kanun konusuysa zaman alsa da çözülebiliyor. Fakat bütçe konusuysa, birden fazla kanun değişikliği gerektiriyorsa, tüketiciyle veya bir başka sektörler ilgiliyse sonuç almak zorlaşıyor.

Biz pandemide zincir marketlerin reyonlarını bile kapattırdık, ama zincir market şunu satmasın deyince, zincir mağazadan önce sanayiciler karşı çıkıyor, dolayısıyla çözüm zorlaşıyor. Geçenlerde TOBB Yönetim Kurulunda ticaret odaları olarak bizim istediğimiz bir konu gündeme geldi, ama sanayi odalarından itiraz geldi. Böyle durumlarda çözüm kolay olmuyor, çünkü bütün tarafların hükümetle masaya oturması, uzlaşma çıkması, sektörlerin ona göre hazırlanması gerekiyor.

Komitelerimiz gerçekten yapılabilecek bir konuda bir sorun belirttiklerinde o sorun çözülebiliyor, ama konu ekonomik destek, düşük faizli kredi, KDV indirimi gibi bütçe veya para konusu olunca, konu Ekonomi ve Hazine Bakanını bile aşıyor, Hükümetin siyasi kararına bağlı oluyor.  

İş bütçe veya para olunca o artık siyasi bir tercih konusudur. Hükümet daha fazla bütçe açığı verip pandemiden sonra tasarrufla bunu telafi edebilir. Hükümet büyük şirketlere kredi vermek yerine krediyi KOBİ’lere yönlendirebilir. Hükümet uzun vadeli altyapı yatırımı projelerini erteleyerek sektörel desteklere daha fazla kaynak sağlayabilir.

SEKTÖREL SORUNLAR HÜKÜMETİN DE MUHALEFETİN DE GÜNDEMİNDEN ÇIKTI

Bunlar hep siyasi tercihtir.  ABD’de nasıl bütün partiler tartışarak uzlaşıyorsa bizde de öyle olmalıdır. Uzlaşma olursa konu siyaset üstü olur, uzun vadeli düşünülür ve doğru kararlar verilir. 

Son dönemde Türkiye gündeminde öyle olaylar var ki sektörel sorunlar ve destek konusu Hükümetin de muhalefetin de gündeminden çıktı.

Ben burada devamlı olarak siyasi uzlaşma demokrasinin şartıdır diyorum, ama iş dünyası olarak bunları konuşmuyoruz. Biz 3 bin lira destek, 5 bin lira destek konuşurken, asıl büyük sorunları görmezden geliyoruz.

Bir ülkede ekonomik destekler, makro politikalar siyaset üstü konular olmalıdır. Devletin temel kurumları siyaset üstü olmalıdır. Aksi halde uzun vadeli planlama olmaz, sağlıklı tartışma olmaz, sorunlar konuşulmaz hale gelir. Yapısal sorunların çözümü için siyasi uzlaşma, hukuk reformu konularından başlanmalıdır. Bu konuları çözersek ekonomi istikrarlı ve güçlü büyüme rayına ancak girebilir.

Ekonomide bir başka hususta hep uyarmaya çalıştım, bir kez daha vurgulayayım. Artık Türkiye ekonomisi, Antalya ekonomisi iyi veya kötü diye bir şey söylenmesi mümkün değil, çünkü artık bir tek ekonomi yok. Çünkü biz burada kapanan işyerlerimizi konuşurken Türkiye ekonomisi büyümeye devam ediyor. Geçen yıl en büyük 500 sanayi firmasında ortalama kar artışı %55 oldu. Beş aylık ihracat hem Türkiye hem Antalya olarak %37-38 oranında arttı. Haziran ayında bu artış devam etti. Bazı firmalar ihracata mal yetiştiremiyor, konteyner sıkıntısı vardı, iyice arttı.

Artık bir tek turizm sektörü yok, Belek turizmi farklı, Kemer turizmi farklı, Kaş-Kalkan, Alanya farklı, Antalya kent merkezi farklı. Belek golf otellerinde sorun yok, ama Kaş-Kalkan’da İngiliz turist yok, Alanya’da Alman turist yok gibi.

Geceliği 5 bin Euro olan süit satmak, haftalık kirası 5 bin Euro olan villa satmak kolay, ama 100 Euro’ya oda satmak zor.  Emlak piyasasında 1 milyona ev satmak zor, ama 10-15 milyonluk evi satmak daha kolay.

Dolayısıyla ekonomi ve sektör dediğimizde artık bu farklara dikkat etmeliyiz. Biz bir sektörde şu sorun var dediğimizde başka şirketler için öyle bir sorun artık olmuyor. Küçük şirket mevzuat değişikliğine çare ararken büyük şirket o sorunu bir yazılım programıyla çözmüş oluyor. Bu farklılaşma sorunların ve çözümlerin de farklı olmasına yol açıyor. Dolayısıyla bir çırpıda devlet şunu yapsın demek çözüm olmuyor.

Yıllardır diyordum ki, ekonomide büyük şirketler ve küçük şirketler arasında uçurum açılıyor.  Pandemi dünyada ve Türkiye’de insanlar arasında ve şirketler arasında gelir dağılımını iyice bozdu. Şimdi girdi maliyetleri ve enflasyon arttıkça gelir ve kar uçurumu daha fazla büyümektedir. Dolayısıyla küçük şirketlerin sorunu sadece kredi, faiz olmaktan çıkmaktadır.”

ANTALYA’DA İŞLER DÜZELDİ DİYEMEYİZ

Konuşmasında komite üyeleriyle yapılan anketin sonuçlarına yönelik değerlendirmelerde bulunan Davut Çetin, Satış artışı sorusunda geçen yıla göre satışı azalan firma oranı %54’tür. %23 aynı diye cevap vermiş, %23 ise satış artırmış. Dolayısıyla Antalya’da işler düzeldi diyemeyiz. Pandeminin ikinci yılında bile üyelerimizin yarısından fazlası sorun yaşıyor.

Düşüşler kapanan işyerlerinden ve iç piyasada durgunluktan kaynaklanıyor. Tarım ve inşaat, biraz daha iyi görünüyor. Sanayi ve ticaret sektörüne bağlı olarak değişiyor” dedi.

EN ÖNEMLİ SORUN MALİYETLERİ

Davut Çetin’in değerlendirmeleri şöyle;

“Sektörde en önemli sorun sormuşuz. %30 girdi maliyetleri demiş, %23 piyasada durgunluk demiş, %12.8 kayıt dışı rekabet diye cevap vermiş. %9 alacak tahsilatı, %9 yüksek faiz veya kredi maliyeti diyor. Girdi maliyetleri zaten bütün komitelerimizin şikayeti, sanayi,  inşaat, tarım dışında turizmde bile girdi maliyeti şikayeti var.

Bir başka soruda Türkiye ekonomisine ilişkin genel beklentiyi sormuşuz. Yılın ikinci yarısında ekonomi nasıl olacak sorusuna çok olumsuz oranı %10, olumsuz %30, %28 olumlu, %21 aynı diyor. Nisbeten dengeli cevaplar verilmiş.

Antalya ekonomisinde en önemli sorunlar sorulmuş. Ankete katılanların %33’u turist sayısında düşüş demiş, %31 turizme aşırı bağımlılık demiş, yani toplarsanız %64 turizm diyor. Diğer sorunlarda %15 alım gücü düşüşü, %7 ise ticarette daralma diyor, bu ikisi ticaretteki sıkıntıyı gösteriyor toplamı da %23. Kira maliyeti diyenler %5’te kalmış. Bu da ilginç ve dikkate almamız gereken bir sonuçtur.

Pandemi desteklerini yeterli buluyor musunuz diye sormuşuz, %83,5 yetersiz diyor. Buna yorum yapmaya gerek yok.

Son soru, en önemli konu olan ihtiyaç duyulan destek sorusudur. Ankete katılanların %27’si ilk sıraya krediyi koymuş. %21 ise ilk sıraya genel gider hibe desteğini koymuş. Üçüncü sırada SGK prim desteği geliyor. Kısa çalışma ödeneği, KDV indirimi, kira desteği talepleri çok düşük kalmış.

Son soru bile anketin faydasını gösteriyor. Burada bile sektörlerin durumu ve beklentiler arasında fark olduğunu görüyoruz. Bizim kendi içimizde bile kredi dışındaki desteklere ilişkin beklenti azalmış.  

Anketin Antalya için gösterdiği sonuç turizmdeki kayıp nedeniyle Antalya ekonomisindeki sıkıntının devam etmesidir. Diğer sorunların başında ise girdi maliyeti artışı ve piyasadaki durgunluk gelmektedir.

KAMU BANKALARI YENİDEN DEVREYE GİRMELİ

Bu sonuçlar bizim turizme dönük çabalarımızın doğru olduğunu da gösteriyor. Hükümetin  turizmde KDV indirimini uzatması, iç turizme dönük kredi kampanyası gibi destekleri ele almak gerekiyor. Genel olarak kredi ihtiyacının karşılanması konusunda kamu bankalarının yeniden devreye girmesi gerektiği görülüyor.

Turizmde ve piyasada sıkıntı olduğu açık, ama ne olursa olsun, bardağın dolu tarafına bakalım. Rusya pazarının açılması biraz kurtarıcı oldu, ümit ederim ki Almanya pazarı daha iyiye gider ve İngiltere de açılır. Sektörde dayanma gücünü tüketmiş şirketlerimiz var. Fiyatları düşürerek müşteri çekmeye çalışanlar var.

Belirli büyük oteller ve az sayıda butik-marka otel dışında ciddi bir fiyat-maliyet baskısı yaşanıyor. İngiltere ve Almanya paket turlarına baktığınızda bir haftalık kişi başı fiyatı uçak dahil 400 Euro ile 1200 Euro arasında değişiyor, ama 400-500 Euro’ya satılan yatak sayısının da çok olduğunu görüyoruz.  

Turizmde eskiden gıda ucuzluğundan yararlanırdık, her şey dahil turizm bu sayede gelişmişti. Şimdi gıda ve içki maliyetleri neredeyse oda maliyetinin üzerine çıkmakta. Turizmde gıda ve içki fiyatları bu kadar yüksek olursa turizmde istediğimiz yerlere gelemeyiz. Bu nedenle Hükümetin gıda başta olmak üzere girdi maliyetlerinin düşmesi için çok daha kapsamlı adımlar atması zorunludur. Sorun her sektörü aşırı derecede zorlamaktadır. Plastik hammaddesini kısıtladığımızda ambalaj fiyatı artıyor, o da tarım ve gıda sektöründe maliyeti artırıyor. Bunun için girdi maliyetlerini düşürecek tedarik anlaşmaları gibi adımlar atılmalıdır.   

Gördüğünüz gibi çalışmalarımız boşa gitmiyor, tam tersine katlanarak gelişiyor ve birlikte güzel eserler veriyoruz. Önemli olan yapılabilir çözümler ve projeler geliştirmektir.  Ümit ederim ki turizmde canlanma bütün şirketlerimize nefes aldıracaktır. Önümüzde bayram tatili gibi fırsatlar da var. Belediyelerimizin Antalya’yı şenlendirecek sürekli etkinliklere önem vereceğini düşünüyorum.

Biz de tanıtım-reklam çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız. Rusya’dan, Almanya’dan, İstanbul’dan, Türkiye’nin her yerinden insanlar Antalya’ya daha çok gelecek.  Antalya eşsiz bir kent ve ildir, yeter ki biz koruyalım, daha fazla bozmayalım, güzelleştirelim ve değerini bilelim.”