ATSO Başkanı Davut Çetin, “Bütün üyelerimiz KGF destekli kredi beklentisi içindedir. Geçen hafta açıklanan kredi paketini bekliyorduk, olumlu bir adımdır, ancak paket tutarının yeterli olmayacağı açıktır. İstanbul’da Sayın Bakan’a bunu söyledik, kredi limiti doldukça yeni limit açılacağını söylediler. Fakat bizim cephede de ihtiyaçlar acil hale gelmiştir bekleyecek hal kalmamıştır” dedi.   

Türkiye Bankalar Birliği tarafından ATSO’nun ev sahipliğinde düzenlenen Antalya İş Dünyası Reel Sektör Bankalar Buluşması’nda iş insanları başta krediye erişim olmak üzere yaşadıkları sıkıntıları Halkbank, İş Bankası, Vakıf Bank, Ziraat Bankası Genel Müdürleriyle bire bir görüşerek aktarma imkanı buldu.

ATSO Atatürk Konferans Salonu’nda düzenlenen toplantıya aynı zamanda Ziraat Bankası Genel Müdürlüğünü de Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Çakar, VakıfBank Genel Müdürü Abdi Serdar Üstünsalih, Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran ile çok sayıda bölge oda ve borsa başkanı, iş örgütü temsilcileri ile çok sayıda iş insanı katıldı.

İYİ OLACAK HASTANIN DOKTOR AYAĞINA GELİRMİŞ

Toplantının açılışında bir konuşma yapan ATSO Başkanı Davut Çetin, “Sayın Başkan ve genel müdürlerimize Antalya’ya böyle zaman ayırdıkları, bizlere bu fırsatı verdikleri için çok teşekkür ediyorum. İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş deriz, bu buluşmanın da hepimize iyilik getirmesini diliyorum” dedi.

İş dünyası olarak zor bir dönemden geçtiklerini vurgulayan Davut Çetin, şöyle konuştu;

“Kasım, aralık aylarından bu yana döviz kuru sarsıntısı,  girdi maliyetleri artışı, elektrik ve doğal gaz sorunu piyasada hiç görmediğimiz sıkıntılara neden oldu.

Aralık, Ocak ayında piyasa yangın yerine döndü. Şu anda da halen ciddi bir maliyet baskısı altındayız. Maliyetler artarken satış hacmimiz azaldı. Alacak tahsilatı çok zorlaştı.

Enflasyon işletme sermayelerini eritti. Satışı azalan, fiyat artıramayan işletmeler cepten yemeye çalışıyorlar. Pandeminin yükü bitmemişken bu kadar sıkıntı hepimizi zorlamaktadır.  Eylül ayından bu yana Merkez Bankasının sert faiz indiriminin yanlış olduğunu, enflasyonun maliyetinin orta sınıfla birlikte KOBİ’lere de yükleneceğini söyledim. Bugün bu konulara girmeyeyim, çünkü sorunları tekrar etmeye gerek yok, bugün kredi konusunda çözümleri konuşalım.

Bugün bütün üyelerimiz KGF destekli kredi beklentisi içindedir. Geçen hafta açıklanan kredi paketini bekliyorduk, olumlu bir adımdır, ancak paket tutarının yeterli olmayacağı açıktır. İstanbul’da Sayın Bakan’a bunu söyledik, kredi limiti doldukça yeni limit açılacağını söylediler. Fakat bizim cephede de ihtiyaçlar acil hale gelmiştir bekleyecek hal kalmamıştır.”   

TÜRKİYE EKONOMİSİ BÖYLE BİR KÜÇÜLMEYİ İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA YAŞADI

Antalya ekonomisinin 2020’de TUİK’e göre yüzde 24 oranında küçüldüğünü belirten Davut Çetin, “Biz pandemi başında yüzde 15-%22 küçülme olacağını söylemiş ve Antalya’ya özel destek talep etmiştik.

Türkiye ekonomisinde böyle bir küçülme 1943 ve 1945 arasında, yani İkinci Dünya Savaşı’nda yaşandı. Pandemi döneminde kredi desteği için çok çaba harcadık, Nefes kredileri başlattık, başta kamu bankalarımız olmak üzere özel bankalarımız da kredi sağladılar, kredi yapılandırmaları da yararlı oldu. Bu hususta bankalarımıza teşekkür ediyorum. Kredi desteklerine rağmen, genel gider desteği ve istihdam destekleri istediğimiz düzeyde olmadı, ama artık en kötü dönemi arkada bırakmış olmayı temenni ediyorum” dedi.

AYAKTAYIZ, ÇÜNKÜ BİZ ANTALYA’YIZ

Birçok sektörde ve işletmede finansman sorunu yaşandığını anlatan Davut Çetin konuşmasını şöyle sürdürdü;

“Geçen yıl turizmde 2019’un %60’ına geldik, ama Almanya, İngiltere, Hollanda gibi pazarlara çalışan bölgeler ve tesislerde bu düzeye bile gelinmedi. Dolayısıyla birçok sektörümüzde ve işletmemizde halen finansman sorunu yaşanıyor. Son günlerde konuştuğumuz tek sorun, elektrik ve diğer maliyet artışları olmaya başladı. Turizm ve yiyecek-içecek hizmetleri gibi sektörlerimiz yaz aylarına kadar fatura ödemelerinin ertelenmesini istiyor. Aksi halde bu faturaların ödenmesi için tek çare olarak kredi kalmıştır. Bu nedenle, Antalya’nın durumu dikkate alınmalı ve hiç olmazsa bu kredi paketinde Antalya’nın payı yüksek tutulmalıdır.

Ben 2021 yılı verileri ışığında şunu da söylüyorum. 2020 yılında aldığımız yarayı başka bir ülke veya şehir alsaydı yıkılırdı, fakat biz yıkılmadık, ayaktayız, çünkü biz Antalya’yız. Antalya ekonomisi 2021 yılında beklediğimizden iyi bir performans göstermiştir. Turizm dışında gayrimenkul ve konut satışı buna katkı yapmıştır. Yabancılara konut satışımız 12 bine çıktı.

Pandemi döneminde tarım sektörümüz yatırım ve ihracat bakımından gücünü gösterdi. Tarımda 2 yıldır seracılık yatırımlarında ciddi bir artış var.

10 yıl önce Antalya’nın ihracatında 2 milyar dolara çıkacağımızı düşünmezdik, geçen yıl serbest bölgemizin ihracatıyla birlikte 2 milyar 400 milyon doları yakaladık. Tarım, sanayi, mermer, yat, metal, kimya, ağaç ürünleri, plastik, iklimlendirme gibi ihracat kalemlerimiz ve pazarlarımız çeşitleniyor.

Turizmde 15 milyon ziyaretçiyle rekor kırdığımız 2019 yılında kredi ve mevduat hacminde Türkiye’nin dördüncü iliydik. Bugün de kredi ve mevduatta dördüncü sıradayız. Büyük iller arasında son dört yılda mevduat artışında birinciyiz.

Antalya’nın kredi hacmi mevduattan yüksektir, çünkü Türkiye turizm sektörü kredisinin yarısı bizdedir. Zaten Antalya’nın 200 milyar liralık kredisinin yarıya yakını da turizm sektörünün kredisidir.

Antalya’nın takipteki kredi oranı %1,9’dur, Türkiye ortalamasının altındayız.

Turizmde takipteki kredi oranımız %0,7, İstanbul’da ise %2,9’dur. Bankalarımızın yapılandırmaları ve sektörün çabası sayesinde daha kötüsü yaşanmamıştır.

Tarım kredisinde Ankara’dan sonra İzmir ve biz geliyoruz, yani İzmir’e yakın kredimiz var. Tarımda sorunlu kredi oranımız %1,2. Yine Türkiye ortalamasının altında bir orandır.

BİR AKSİLİK OLMAZSA YENİ BİR BAŞARI HİKAYESİ YAZACAĞIZ

Yani pandemide çok ağır darbe aldık ve pandemi maliyeti henüz bitmedi. Ama buna rağmen Antalya yıkılmamıştır. Bu yıl bir aksilik olmazsa Antalya’nın yeni bir başarı hikayesi yazacağına inanıyorum. Aramızda turizm sektörümüzden arkadaşlarımız var, hepimiz girdi maliyetleri, petrol fiyatları gibi risklere rağmen iyi bir yıl olacağını ümit ediyoruz.

2022 yılında sağlanacak turizm döviz geliri sadece Antalya için değil, Türkiye ekonomisi için de en önemli çarelerden birisidir. Bu nedenle sezona hızla daha iyi hazırlanmamız gerekiyor. Bunun için de hem işletme kredisine hem de yatırım kredisine çok ihtiyaç var.

Odamızın meslek komitelerimizden bankalarla ilgili gelen taleplerin birincisi kredidir. Diğer bir konu işlem maliyetlerinin ve komisyonların düşürülmesidir. Küçük işletmeler için POS komisyonu gibi giderler halen ciddi sorun kaynağı olmaktadır.

Bir dönem özellikle Ziraat bankamızla küçük oteller için özel renovasyon kredisi gibi konuları konuşuyorduk. Pandemi araya girince ilerleyemedik. Aslında sektörlere dönük proje kredisi gibi çözümlere çok ihtiyacımız var. Bu nedenle ipotek bankacılığından, ipotek karşılığı krediden proje kredilerine geçmemiz gerekiyor. Aksi halde gayrimenkul değerleme, otel değerleme, ekipman değerlemede ekspertiz sorunu bitmiyor.

Bankalarımız proje kredisine dönmeli bizler de bilanço ve proje üzerinden kredi talep etmeye alışmalıyız. Bu ipotek ile kredi alma dönemi de bitmelidir.  Umuyorum güncel sorunlardan bir nebze kurtulur, bu aşamaya da geliriz.

Biz 2-3 ayda bir komitelerimizde, üyelerimizdeki durumu görmek için anketler yapıyoruz.  Anketlerde kredi konusunu da soruyoruz. Kasım ayında il oda ve borsaları olarak bir anket yaptık. Ocak ayında ise kent merkezinde perakende bin civarında ticaret ve turizm işletmesine anket yaptık.

EN ÖNEMLİ SORUN GİRDİ MALİYETLERİ

Anketlerde en önemli sorun girdi maliyetleri ve piyasa durgunluğu çıkıyor. Kredi ve faiz genellikle üçüncü, dördüncü sırada geliyor. Fakat krediyle ilgili olarak şunu görüyoruz: İşletmelerin %25- %30 civarında bir bölümü, özellikle küçük işletmelerin bir kısmı kredi kullanmıyor. Bunun dışında yüzde 10-12 civarı kredi kullanamıyor.

Kredi kullanamayan %10 bile olsa önemlidir.  İşletmelerin %45 kadarı kredi almakta zorluk yaşadığını söylüyor.

Son gelişmelerle birlikte kredi ihtiyacı zaten arttı, sicil gibi sorunlar daha önemli hale geldi. Sicil konusunun da bu koşullarda gözden geçirilmesi gerekiyor. Bu konuda da desteklerinizi bekliyoruz.

Ziraat Bankamıza bir özel teşekkürü burada yapmak istiyorum. Biz Antalya Kültür Sanat’ı kent turizmine, kent kültürüne katkı olsun diye kurduk ve zor koşullarda yaşatmaya çalışıyoruz. Bugüne kadar çok az sponsor desteği aldık. Destek veren bir bankamız Ziraat bankamız oldu. Bunun için teşekkür ediyorum ve tüm kuruluşlarımızdan destek beklediğimizi eklemek istiyorum. Bu önemli toplantının Antalya’ya daha fazla kredi ve bereket getirmesini diliyorum.”

BANKALAR BİRLİĞİ BAŞKANI ÇAKAR; BU YIL YÜZDE 5 CİVARINDA BİR BÜYÜME YAKALANACAK

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Çakar, Türkiye’nin geçen sene yüzde 10’un üzerinde bir büyüme kaydettiğini ifade ederek, bu yıl yüzde 5 civarında bir büyüme yakalanacağını kaydetti.

Ziraat Bankası Genel Müdürlüğünü de yürüten Çakar, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası’nda (ATSO) düzenlenen “İş Dünyası Buluşma Toplantısı”nda yaptığı konuşmada, Kovid-19 sürecinde ekonominin olumsuz yönde etkilendiğini belirterek, üretimin durduğunu, yatırım kararlarının ötelendiğini, istihdamda ciddi yankılamalar oluştuğunu söyledi.

Dünyada ticaret hacminin daraldığını, Çin’in mal üretemediğini, tedarik zincirinin bozulduğunu aktaran Çakar, iklim değişikliklerinin sebebiyet verdiği tarımsal üretimin arz noksanlığı oluşunca tüm dünyada ciddi bir gıda enflasyonu doğduğunu ifade etti.

Bütün ülkelerde ve Türkiye’de de enflasyon yaşandığını dile getiren Çakar, enerjide ciddi artışlar yaşandığını, petrol fiyatının 40-45 dolardan 95 dolar seviyelerine, doğal gaz, kömür fiyatlarının arttığını bildirdi. Çakar, dünyada ticaret hacminin daraldığını vurgulayarak, 2020’de G20 ülkelerinde sadece Çin ile Türkiye’nin büyüme kaydettiğini anlattı.

2021’e gelindiğinde ise aşılanmanın artması, ticarette canlanma, seyahat hareketleri ile dünya ekonomisinin toparlanmaya başladığını anımsatan Çakar, dünya ekonomisinin yüzde 5,9 büyüdüğünü ancak büyümenin hala dalgalı olduğunu, tam stabilizasyonun sağlanmadığını belirtti.

Gerek kamunun gerek özel sektörün gerekse hane halkının borçluluk oranının gelişmiş ülkelere göre Türkiye’de makul düzeyde olduğunu ifade eden Çakar, “Dünyada sermaye hareketleri pandemi dolayısıyla gelişmiş ülkelerin korumacı politikaları dolayısıyla yavaşlamaya başladı ama çok ciddi bir sermaye var ve bu sermaye bir şekilde bizim gibi özellikle yatırım yapabilir ülkelere yönelik hareket edecek. Bundan hiç kimsenin tereddüdü olmasın.” diye konuştu.

2022’DE YÜZDE 5 CİVARINDA BÜYÜME BEKLENİYOR

Çakar, bu yıl itibarıyla da dünyadaki büyüme ve dünyadaki ticaret hacmindeki artışın devam edeceğini öngördüklerini bildirerek, petrol, enerji ve enerji dışındaki emtia ve girdilerin maliyetlerinin artacağını ancak bir önceki yıla göre çok ciddi bir artış beklemediklerini kaydetti.

Salgın sürecinde Türkiye’de de ekonominin durgunlaştığı dönemde piyasayı hareketlendirecek adımlar atıldığını anımsatan Çakar, gerek maliye gerek para politikalarıyla piyasaya ciddi para enjekte edildiğini söyledi. Çakar, bankacılık sektörü olarak kredi kanallarını açık tuttuklarını, bazı sektörlere pozitif ayrımcılıklar tanıyarak ciddi kampanyalarla krediler verdiklerini, nakit akışlarında bozulma olan müşterilerde ötelemelere, yeniden yapılandırmalara gittiklerini dile getirdi.

Makul iş birliği içerisinde salgın sürecini yönettiklerini ifade eden Çakar, şöyle devam etti:

“2020’de pozitif ayrışmış olarak bütün dünyada nadir büyüyen ülkelerden biri olduk, yüzde 1,8. Geçen seneyi yüzde 10’un üzerinde bir büyümeyle kapatıyoruz, 2022 yılında da yüzde 5 civarında da bir büyüme yakalayacağız. Bizim gibi genç ve dinamik ülkelerde büyüme çok önemli. Her sene yüzde 5 civarında büyümek zorundayız. Hem ekonominin dinamiğini sağlamak hem de istihdamı korumak adına bu ülke yüzde 5 civarında büyümek zorunda.”

Enflasyon rakamlarına değinen Alpaslan Çakar, “Bu enflasyon bu ivmeyle devam etmeyecek. Önümüzdeki dönem itibarıyla döviz kazandırıcı gelirle beraber özellikle Antalya etkisiyle artık ivme kaybederek enflasyonun düşeceğini hepimiz öngörüyoruz.” dedi.

Çakar, Türk bankacılık sektörünün toplam büyüklüğünün 9,2 trilyon lira olduğunu belirterek, bilançonun yüzde 70’ini gerek kamuya gerekse özele kredi olarak kullandırdıklarını bildirdi. Türk Bankacılık sektörünün öz kaynak ve sermaye yapısı ile bu ülkenin en köklü ve en dinamik sektörlerinden biri olduğunu dile getiren Çakar, 22 ülkenin Türkiye’de ya şubesi ya bankası bulunduğunu kaydetti.

Kredilerin tahsili gecikmiş alacakların oranını da yüzde 3,2 olduğunu vurgulayan Çakar, salgın sürecine göre makul bir düzeyde olduklarını söyledi.

Çakar, Antalya’nın “turizmin başkenti” olarak nitelendirildiğini de anımsatarak, turizmin döviz kazandırıcı önemli bir sektör olduğuna işaret etti. Turizmin “bacasız sanayi” kavramına çok uyduğunu dile getiren Çakar, turizm sektörüne 201 milyar lira kredi kullandırıldığını, toplam kredi payında turizmin oranının yüzde 5 olduğunu bildirdi.

Salgında en çok etkilenen sektörlerin başında turizmin geldiğini aktaran Çakar, 2019’da Türkiye’ye 51 milyon civarında turist geldiğini ve 35,5 milyar dolar gelir sağlandığını, 2020’de ise rakamların düştüğünü ancak bu yıl için beklentinin 2019’un rakamları olduğunu belirtti.

Bankacılık sektörü olarak sermaye, bilanço yapıları, kaliteli insan gücü, dijital altyapı, tecrübeli yönetim, ürün ve hizmet çeşitliliği ile her zaman sektörün yanında olmaya devam edeceklerini söyleyen Çakar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Önümüz bahar, ekonomik anlamda bahar. Önümüzdeki dönemde üretenin, istihdam yaratanın, yatırım, ihracat, ticaret yapanın yanında olmaya devam edeceğiz. Destek vermeye devam edeceğiz. Çünkü hepimiz aynı sistemin parçalarıyız. Sadece bankacılık sektörünün kazandığı, diğer sektörlerin zarar ettiği veya paralel şekilde büyümediği bir ekonomik modelin hiç kimseye bir faydası yok. Ülke kazandıkça hepimiz güçleneceğiz. Hepimiz birbirimizi ancak tamamlayabiliriz.”