ATSO Mart Ayı Olağan Meclis Toplantısı ATSO Atatürk Konferans Salonu’nda yapıldı. Meclis Başkanı Süleyman Özer’in başkanlığında düzenlenen toplantı pandemi tedbirleri çerçevesinde gerçekleşti.

ATSO Başkanı Davut Çetin, konuşmasının başında Türkiye Kupası’nda finale çıkan Antalyaspor’u bir kez daha kutlayarak, tüm Antalyalıları ve iş dünyasını Antalyaspor tarafından düzenlenen bayrak kampanyasına katılmaya davet etti.

Pandemi kısıtlamaları nedeniyle esnafın özellikle de Yiyecek-içecek sektörünün zor durumda olduğunu vurgulayan Davut Çetin, “Sayın Cumhurbaşkanı yeniden kapanma kararlarını açıkladı. Saat 21 sonrası sokağa çıkma yasağı devam etti, üzerine hafta sonu çıkma yasağı geldi. Yiyecek-içecek sektörü çalışma saati kısıtlamasından şikayetçiydi, maalesef yeni kısıtlamalar gelmiş oldu. Ramazan ayında sadece paket servis yapılabilecek. Hafta sonu yasağı diğer işletmeleri de etkileyecektir. Keşke kurallara daha iyi uyulsaydı, vaka ve vefat artışını önleyebilseydik. Rehavetin, kurallara uymayanların cezasını bu sektörlerde kurallara uyan arkadaşlarımız ödüyor.  Yiyecek ve içecek sektörü aylarca kapalı kaldı. Halen ciro kaybıyla yaşayan sektörlerimize daha fazla destek sağlanmasını istiyorduk, kısa çalışma ödeneğinin devam etmesi gerektiğini haftalardır söylüyoruz. Sektöre nisan ve mayıs ayları için sigorta prim desteği ve 1500 lira ücret desteği geldi. Bu da olumludur, ama kira sorunu, kredi sorunu gibi sorunlar da var. Bu sıkıntılar da bir nebze hafifletilmeliydi.

Baştan beri salgınla ilgili veriler şeffaf ve doğru şekilde paylaşılmalı dedik, ama şeffaflığın ve kurallara uymanın ölüm-kalım meselesi olduğunu anlatamadık. Koronavirüs, markette mi toplu taşımada mı restoranda mı okulda mı camide mi nerede bulaşma daha fazla, hangi mesleklerde daha fazla açıklanmalıydı. Vefatlar konusunda da daha ayrıntılı bilgi verilmeliydi.   

İngiltere’de hangi yaş ve cinsiyette, hangi mesleklerde daha fazla can kaybı olduğu açıklanıyor. İlk sırada sağlık çalışanları var, güvenlik görevlileri, şoförler, gıda sektörü, aşçılar, taksi şoförleri diye gidiyor.

Hangi sektörde vaka sayısı nasıl değişiyor inceleniyor, ona göre önlem alınıyor.   Biz de böyle yapsaydık, belki herkes daha sorumlu davranırdı.

Artık inşallah yeterli miktarda aşı tedariki yapılır, hem daha fazla can kaybı önlenir hem de ekonomideki hasar azalır” diye konuştu.

BİR YILI DAHA KAYBEDEMEYİZ

Antalya’nın turizm sektöründen dolayı pandemiden en fazla etkilenen illerin başında geldiğini belirten Davut Çetin, “Antalya olarak bizim durumumuzun ne kadar hassas olduğunu söylemeye gerek yoktur. Antalya ekonomisinde bir yılı daha kaybedemeyiz. Bu konuda Valilikte toplantılar yaptık, denetimleri sıkılaştırma kararları alındı. En kısa zamanda Antalya’nın mavi il olması gerekiyor. Valilik tarafından bize de üyelerimizi denetleme görevi verildi.  Elimizden geldiğince üyelerimizi dolaşıp bilgilendirme yapacağız. Meslek komitelerimiz de sektörlerinde bu yönde çalışmalıdır” dedi.

ATSO Komitelerinin ve sektör temsilcilerinin pandemiye rağmen çalışmalarını aralıksız sürdürdüğünü ifade eden Davut Çetin konuşmasını şöyle sürdürdü,

“Fiziksel toplantı yapamadık, ama sektörlerimizin sorunları için her platformda mücadele verdik. İlk günden bu yana uyarı görevimizi en iyi şekilde yaptık. Mayıs ayında turizmin nereye gideceğini görerek uyarıda bulunduk. Sonraki aylarda Dış İşleri Bakanımıza Sayın Mevlüt Çavuşoğlu, Ticaret Bakanımız Sayın Ruhsar Pekcan, TOBB Başkanımız Sayın Hisarcıklıoğlu ile toplantılar yaptık.  Bir sektörde teknik bir sorun olursa Bakanlarımız sağ olsunlar çözüyorlar. Bu dönemde Sayın Çavuşoğlu Bakanımız projelerimize destek oldular. Sayın Kültür ve Turizm Bakanımız, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız yabancı çalışanlarla ilgili sorunu çözmeye çalışıyorlar.

SORUNLARI SÖYLEMEK VE UYARMAK BİZİM GÖREVİMİZDİR

Bir sorun mevzuat sorunu olunca çözebiliyor. Ama konu mali destek olunca Bakanlar da yetmiyor. Havalimanı işletmecilerine verilen kira desteği kadar bir kira desteği kapalı kalan işletmelerimize verilemedi. Biz Nefes kredisi sağlamak gibi mümkün olanı yaptık, söylenmesi gerekeni söyledik.

Biz Oda olarak doğruları ve sorunları söylemek zorundayız. Biz vergi veren, istihdam yapan, eli taşın altında olan insanlarız. Sorunları söylemek ve uyarmak bizim görevimizdir, sorumluluğumuzdur. Çünkü ülkede olup bitenin vebali bizim de üzerimizdedir. Biz menfaat için, şahsi hırs ve hesapla, siyasi bir amaçla konuşmayız.

Türkiye’nin sorunları zaten siyasetin üstünde olan, ancak uzlaşmayla çözülecek sorunlardır. Bu nedenle sadece ve sadece üyemizin, şehrimizin, ülkemizin menfaatini düşünerek konuşuruz. Bizim işimiz sorunu söylemek, çözümü göstermektir, sonrası siyasetin işidir, Hükümetin ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin sorumluluğudur.

Davut Çetin

Bu dönemde pandeminin yükü daha adil paylaşılmalı, kapanan işletmelere, işsiz kalanlara daha fazla destek verilmeliydi. Maalesef, toplum olarak birlik-beraberlik, dayanışma kültürünü kaybediyoruz. Dayanışma ve paylaşma yerine diğerini geçme mücadelesi veriyoruz. Neredeyse ülke yıkılsa benim kazancım ne olacak diyecek hale geliyoruz. Kendimizden başkasını dinlemeyen, başka düşüncelere saygı duymayan bir toplum oluyoruz. Geçenlerde birisi söyledi, korona aşısı bulundu, ama vicdan aşısı bulunamadı. Böyle bir zamanda daha fazla vicdana ve dayanışmaya ihtiyacımız var.

SİYASİ GERİLİME SON VERİLMELİYDİ

Ekonomide geldiğimiz noktayı konuşmak da artık zorlaşmaktadır. Aylardır ekonomide reformlar başlamalı dedik, bir paket açıklandı ve umutlandık. Sayın Elvan ve Sayın Ağbal güven sağlamak için uğraştılar, bu sayede Türkiye’nin risk primi düşmüştü. Herkes dövizin düşeceğine, yaz aylarında enflasyon ve faizin ineceğine inanmaya başlamıştı. İçerde dövize geçişler azalmıştı.

Ama ne olduysa oldu ve yeni bir kur şokuyla karşı karşıya kaldık. Merkez Bankacılığı dünyanın her yerinde aynı kurallara tabidir, fakat ülkemizde herkesin tweet yazabildiği bir konu haline gelmiştir. Kur artışı ekonomiye tekrar maliyet ve enflasyon artışı olarak dönmektedir. Risk primi artışı da piyasa faizinin artmasına neden olmaktadır.

Yıllardır diyorum ki huzur, güven ve istikrar için siyasi uzlaşma olmalıdır. Pandemi döneminde asıl mesele can derdi olmalıydı, sağlığını, işini kaybeden insanlar olmalıydı. Siyasi gerilime son verilmeliydi.

Geçen hafta dünya Türkiye’yi konuştu. Adını verdiğimiz bir sözleşmeden çıkmamız dünyada ilgi çekti. İstanbul Sözleşmesi’ni 2011’de imzalamışız, 2014’te yürürlük kazanmış. Bunca yıldır sorun olmayan şey, pandemi döneminde neden sorun oldu bilmiyorum. Aslında milletin çoğunluğunun bu konuda bir derdi olduğunu sanmıyorum.

Bütün sıkıntılara rağmen ekonomide olumlu haber olunca mutlu oluyoruz. Bu ay otomotiv sanayinde 2 milyar euroluk bir büyük yatırım açıklanmıştır. Uzun zamandır sanayi sektöründe böyle bir yatırım görmedik ve bu yatırım haberi çok iyi geldi. Ayrıca Çin’li telefon üreticisinin yatırımı da güzel bir gelişmedir. Bu tür yatırımların devam etmesini diliyoruz.

Bildiğiniz gibi ekonomide çok geniş kapsamlı bir yasal düzenleme paketi açıklandı. Mali disiplin, sorunlu kredilerin yapılandırılması ve yatırım teşvikleri konusunda çok sayıda karar ve uygulama takvimi açıklandı.

Ayrıca 5 kişiye kadar ilave istihdama her bir ilave kişi için KGF kefaletiyle 100 bin TL’lik kredi imkanı sağlanacağı açıklanmıştır. Kredinin maksimum limiti 500 bin TL, 2 yıl vadeli olup, ilk 6 ayı geri ödemesizdir.  Bir yıllık sosyal sigorta ve işsizlik sigortası primleri firmaya katkı olarak kredi faiz bakiyesinden düşülecektir. Bunun dışında bir de bazı esnafa gelir vergisi muafiyeti getirilmiştir.

Reform paketinde ayrıca kamuda şeffaflık, israfı azaltma ve bütçe açığını düşürme hedefi açıklanmıştır. Kamuda şeffaflığın ve israfın azaltılmasının ne kadar önemli olduğunu son günlerde daha iyi görüyoruz.  Bu hedeflerin uygulamaya geçirilmesini ümit ediyorum.

Bununla birlikte bu yıl bütçe açığını fazla düşürmek yerine ekonomiye desteklere devam edilmesi gerektiğine inanıyorum. Bütün devletler halka ve işletmelere destek verme gayretindedir. Bu dönemde işletmeleri ayakta tutmamız ve daha fazla istihdam yaratmamız gerekirken aşırı bütçe kesintisine gidilmesine gerek yoktur.

Reform paketinde vergi reformu gibi adımlar da bekliyorduk, çünkü KOBİ’lerin destek ihtiyacı bitmemiştir. Ancak bu konu yine sonraya kaldı.

Oysa hangi sektörde, hangi ölçeklerde sorun yaşandığı bellidir. Büyük şirketler bir şekilde ayakta kalır, küçük işletmelere çeşitli yardımlar getirildi, ama orta ölçekli işletmeler arada kaynadılar. Türkiye’de orta sınıf erimesi gibi bir orta ölçekli işletme erimesi olduğu görülmelidir.

STRATEJİK PLANIMIZLA PANDEMİDEN ÇIKIŞ YOLUNU GÖSTERMİŞ OLDUK

Geçen ay stratejik planımızın tanıtımını da yaptık. Stratejik planımızla pandemiden güçlü çıkış yolunu göstermiş olduk. Antalya’nın da artık dönüşüme başlaması gerektiğini hatırlatarak, 2020’li yılların rotasını çizdik.  

Dünyada bütün ülkeler pandemiye rağmen sektörler için alternatif yolları teşvik ediyor. Bunları dikkate alarak kent turizmini desteklemek için Rota Antalya’yı uygulamaya koyduk. Yarın pandemi bitecek, ama turizm ve ticarette sorunların bitmediğini göreceğiz. Bu nedenle kent, sektör ve şirketler olarak yeni yollar açmak, bu konularda daha fazla çalışmak zorundayız. Bu ay stratejik planımızda yer alan bazı projeler için çalışmaya başladık. Kalkınma Ajansımızla birlikte ele aldığımız bir konu EXPO alanında Tarım Teknolojileri Geliştirme Bölgesi kurulmasıdır. Alanın kendisi, en azından bir bölümü ve çevresi buna uygundur. Şimdi İzmir böyle bir projeyi gerçekleştiriyor, Antalya’da bu konudaki potansiyelimiz ortadadır.

Bu tür yatırımlarla Antalya ekonomisinde yüksek katma değer ve teknoloji üretimine dönük ekosistemi güçlendirmeliyiz. Bu konuyu Sayın Bakanlarımızla paylaştık, daha geniş bir çerçevede ele alınması gerekiyor.

Odamızda bir Facebook Antalya istasyonunu kurma konusunda anlaşma imzaladık. ANSİAD da bu projede yer almaktadır. Habitat derneği ile bilişim sektörüne dönük bir çalışma yapıyoruz.

Antalya Limanı’nda yeni işletme yönetimiyle bir toplantı yaptık. Limanda yüksek tarifeler konusunu çözmelerini talep ettik. Yeni şirketin Antalya’nın ihracat potansiyeline katkı yapmasını ümit ediyoruz. Son dönemde navlun fiyatları, konteyner fiyatları ihracatçılarımızı çok zorlamaya başladı.

Navlun maliyetleri 2-3 kat arttı ve konteyner bulunamıyor. Bu sadece Antalya’nın değil, dünyanın sorunu olan bir konu. Hükümetin en azından navlun desteğini artırması gerekiyor.

Diğer komite konularımıza gelince, birinci grubumuz sera bölgelerinde hırsızlık olaylarının artmasından şikayetçi. Beşinci grubumuz bazı bölgelerde su dağıtımında fahiş fiyat uygulandığını, daha fazla denetim yapılmasını istiyor. Fırıncılık sektörümüzün ekmek tarifesi derdi devam ediyor.

Bu ay Odamızı Rusya Elçiliği ticaret ataşeliği ziyaret etti. Tarım grubumuzla görüştürdük. İhracat konusunda temaslar yapmak için Rusya ile görüşmeleri devam ettireceğiz.

Dokuzuncu grubumuz anonim şirketlerde avukat çalıştırma zorunluluğu sorununu gündeme getirmiş. Yıllardır TOBB olarak bu konuda çok uğraştık, ama bir türlü geri adım atılmadı. Her defasında Baro ve yargı mensuplarıyla konuşarak çözüm bulmaya çalışıyoruz.

31. ve 14. gruplarımız önemli bir konuyu yazmıştır. Gelir vergisinde değişiklikle kurumlar vergisine tevkifat düzenlemesi getirilmesi karar çıktı, bu da kurumlar vergisini artıran bir uygulamaya dönüşüyor. Kurumlar vergisi matrahı üzerinden peşin verginin mayıs ayı içinde ödenmesi gerekiyor. Maalesef kayıtdışılığın çözülmesi yerine vergi yükü artırılıyor. Bu dönemde işletmelere bu kadar aşırı yükler getirilmemelidir.

18. Grubumuz Pınarlı, Altınova, Gaziler mahallerinde atık yıkama tesislerinin denetlenmesi gerektiğini söylüyor. Bu çok ciddi bir konudur, ilgili kurumların mutlaka denetimi artırması ve önlem alması gerekiyor.

19. Grubumuz aylardır cam tedariki yapılamadığını belirtiyor. Bu konuyu dile getirdik. Dünyada tedarik sıkıntıları nedeniyle önlemler alınıyor, bizde iç piyasa ihtiyacına öncelik verilmesini bekliyoruz. Şişecam yetkilileri bu şikayetlerimizi dikkate alacaklardır.

Taşımacılık grubumuzun Büyükşehir’in C ve D plaka düzenlemeleriyle ilgili talepleri bulunuyor.

Sigorta sektörümüz internet üzerinden dolandırıcılık konusunda önlem istemiştir.

Turizm grubumuzun özel yurtlara destek talebi ve güvenli turizm sertifikası için destek talebi bulunuyor. Bu konuda çalışıyoruz. Arkadaşlarımız ayrıca bu sezonda konaklama tesislerinin yerel sanat ve animasyon gruplarına ağırlık vermesi önerisinde bulundular. Gerçekten pandemi özellikle sanatçıları çok mağdur etti. Bütün sanat sektörü çalışanlarına destek olmamız gerekiyor.

Bu konular dışında sektörlerimizin ortak talebi kısa çalışmanın devamı ve aşıda sektör çalışanlarına öncelik verilmesidir.

Kuşkusuz Antalya olarak hepimizin ortak salgınla mücadele ve sezonu kurtarmaktır. Sezona kadar seferber olmalı, pandemiyi yenmeliyiz.

Turizmde Avrupa pazarı belirsizliğini koruyor. Tur operatörleri ve İspanya gibi ülkeler bu sezon 2019’un %50si ile %75’i arasında turist hedefliyor. İspanya ve Yunanistan aşı pasaportu ile Avrupa Birliği üyesi olmanın avantajını sağlamaya çalışıyorlar.

Biz AB ile ilişkilerin önemini yaz sezonu gelince hatırlıyoruz. Umarım ki bu aşı pasaportu sorunu aşılabilir.

Davut Çetin

ATSO KÖK ÖDÜLLERİ

3 Nisan’da Odamızın 139. Yılını kutlayacağız, KÖK ödüllerini vereceğiz. 

Maalesef bu yıl yine fiziksel katılımlı tören yapamıyoruz. Ödülleri yine geçen yıl yaptığımız gibi sunacağız. Tesellimiz Aksu Uçak Bakım Lisemize güzel bir eser kazandırmış olmaktır. Bu eserlerle kentimize değerler kazandırıyoruz hem de kente değer katan insanlarımızı teşvik ediyoruz.

Yaptığımız her çalışmada 139 yılın sorumluluğunu duyduğumuzu özellikle ifade etmek istiyorum. Hepimiz 139 yıl önceki, 100 Yıl önceki Türkiye’nin, Antalya’nın durumunu hatırlamalıyız. Bu topraklarda ay yıldızlı bayrağı yeniden dalgalandıran Atatürk’ün ve Kurtuluş Savaşı kahramanlarının hatırasına, Odamızı kuran ve büyüten insanların hatırasına layık olmalıyız.

Bu nedenle 140. Yılımıza ve daha önemlisi Cumhuriyetimizin 100. Yılına şimdiden hazırlık yapmalıyız. Antalya ve Türkiye gençliğine tarihimizi unutmayacakları eserler vermeliyiz.

Bu konuda sizlere daha fazla şey söylememe gerek yok, hepiniz zaten bu bilinçte olan insanlarsınız ve bunun için de sizlere teşekkür ediyorum. Hep birlikte ülkemize ve güzel Antalya’mıza borcumuzu en iyi şekilde ödeyeceğimize inanıyorum.

Önümüzde Ramazan ayı var, şimdiden Ramazan ayının hepimize huzur, sağlık, afiyet getirmesini diliyorum. Oda olarak ramazan ayında yardımlarımıza devam edeceğiz ve ihtiyacı olanlara destek olacağız.”