Türkiye’nin önde gelen denetim, vergi ve danışmanlık hizmetleri sağlayıcısı KPMG tarafından Dijitalleşme Yolunda Türkiye -2021 raporu yayımlandı. Bu raporun ilki 2019 yılında çıkmış ve dijitalleşme yolunda, mevcut durumu ve önceliklenmesi gereken başlıkları konu almıştır. 2011 yılından bu yana, Türkiye Bilişim Vakfı (TBV), Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) ve Türkiye Elektronik Sanayicileri Derneği (TESİD) iş birliği ile dijitalleşme odağında, toplam refahı destekleyecek konuları ve sorunları ele alan çalışmalar sürdürmekte olan Dijital Türkiye Platformu’nun bir çıktısı olan bu çalışmanın bu yılki yani 2021 yılı raporunda; kamuya, iş dünyasına, akademiye aslında toplumun tüm kesimlerine dijitalleşme trendlerinden söz edilmeye ve Türkiye için hedef dijitalleşme önerileri oluşturulmaya çalışılmıştır.

Dijital teknolojiler, sürmekte olan COVID-19 krizi sırasında toplum ve vatandaşlar için ne kadar gerekli olduklarını kanıtladılar. Evlerimize kapanıp, ofislerden, okullardan, yakınlarımızdan, restoranlardan ve büyük toplantılardan uzaklaşırken, dijital çözümler bizi tüm önemli ya da gerekli olanlarla iletişim halinde tuttu, hayatın devamının en büyük destekçisi oldu. Birçok vatandaş, işletme ve kamu sektörü kurumu son bir yılda büyük bir “dijital sıçrama” yaptı. Birkaç ay içinde, gerçekleşmesi yıllarca sürecek dijital dönüşümü gördük. Yine de kontrollü açılma/kapanmalara rağmen, ekonomik durum on yıllardır, hatta yüzyıllardır en kötü durgunluk ihtimali ile ürkütücü olmaya devam etmektedir.

Dijitalleşme Trendleri

Dijital dönüşümün sağlanması ve dijital teknolojilerin hayatımızda daha somut ve sürdürülebilir yapıda bulunması için konunun “Strateji ve Değer Yönetimi”, “Risk ve Uyum” konuları çerçevesinde ve “Veri ve Analitik”, “Modern İş Gücü”, “Akıllı Otomasyon” kavramlarını merkeze alarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

Strateji ve değer yönetimi

Yıkıcı teknolojiler mevcut ürün ve hizmetlerin yerini aldıkça ve yeni fırsatların kilidini açtıkça belirsizlikler oluşmaktadır. Bunun için kurumsal yeniliklere yatırım yaparken, doğru zamanda doğru dijital teknolojilerin seçimi, önümüzdeki dönemde ortaya çıkabilecek farklı risk durumlarına hazırlık ve dijitalleşmenin gerektireceği yetenek değişimi gibi konuları içerecek güçlü ve çevik stratejiler geliştirilmesi gerekmektedir.

Risk ve uyum

Dijital teknolojilerin hayatımızda daha fazla yer edinmesi, faydalarına ek olarak birçok risk konusunu da beraberinde getirmektedir. Yapay zeka, makine öğrenimi ve otomasyon kavramları toplumu hızla yeni ve bilinmeyen alanlara götürmektedir. Bu teknolojilerin temelini oluşturan verinin, etik açıdan nasıl kullanılması gerektiğine dair üzerinde anlaşmaya varılmış tek görüşün olmaması, hem vatandaş hem de kurum ve kuruluşlar için farklı zorlukları beraberinde getirmektedir. Bununla birlikte e-ticaret, sosyal medya ve dijital kanalların kullanım trendlerinin artması ile siber saldırılara yönelik yeni tehditler oluşmaktadır. Dijital dönüşüm süreçleri devam ederken dijitalleşmenin beraberinde getirdiği farklı risklere karşı önlemlerin alınması, toplumun bu konudaki farkındalığının arttırılması gerekmektedir.

Akıllı otomasyon

Akıllı otomasyon teknolojilerinin daha az çaba ile daha fazla değer sunması önümüzdeki dönemde geleneksel iş yapış şekillerinde büyük değişikliklere sebep olacaktır. Bulut uygulamalarının, blok zincirin, bilişsel otomasyonun, doğal dil işlemenin ve daha fazlasının birleşiminden oluşan akıllı otomasyonun tamamen yeni bir iş modeli oluşturması beklenmektedir. Akıllı otomasyondaki kilit nokta birden fazla yıkıcı teknolojinin aynı anda ve tüm süreçlerin birbiri ile entegre çalışabilmesidir. Akıllı otomasyonun sadece tek seferlik değil günlük hayatın bir parçası olarak kullanılması ile daha verimli sonuçlar elde ederken insanların değer yaratan işlere odaklanmasına olanak tanımak gerekmektedir.

Veri ve analitik

Pro-aktif stratejiyi ve planlamayı yönlendiren veriler, reaktif bir araç olarak kullanılmaktan ziyade, dijital dönüşümün temel felsefesidir. Dijital dönüşümdeki ilk stratejik adım, veri yönetiminin hedefleri ve genel stratejiyi nasıl desteklediğini tanımlamak, aynı zamanda kültüre önce veri zihniyetini yerleştirmektir. Dijitalleşme yolundaki kuruluşlar, verilerden yararlanarak ve bu verileri analitik bir şekilde uygulayarak, izole edilmiş veya kümelenmiş dikey işlevleri azaltabilir ve daha hızlı karar verme ile dijital bir iş modeli üretebilir.

Modern iş gücü

Dijital teknolojilerden daha fazla yararlanmak ve değer sunmak için yeni yeteneklere, becerilere ve hizmetlere günden güne daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Artan otomasyon ve diğer dijital teknolojiler sayesinde ortaya çıkan yeni rol ve yeteneklerin toplum geneline yayılması gerekliliği orta vadede eğitim sisteminin yeniden düzenlemesi ihtiyacını doğuracaktır. Aynı zamanda dijital dönüşüm içerisinde olan kurum ve kuruluşlarda teknolojinin insan ile birlikte uyumlu çalışabilmesi için etkili bir yetenek yönetimi stratejisi gerekmektedir. Dijital teknolojilerin uygulanmasını yönetmek ve kritik kaynakların uzmanlığından yararlanmak için organizasyonda değişikliler yapmak ve yeni mükemmeliyet merkezleri geliştirmek gerekmektedir.

Akıllı şehirler

Akıllı otomasyon başlığı altında incelenen konulardan biri olan akıllı şehirler her bir kamusal parçası teknoloji aracılığıyla birbirleriyle entegre olmuş, tek bir yaşayan organizma gibi davranan modern yaşam alanlarıdır. Toplu taşıma, yeşil alanlar, hem yaya hem de araç yolları, şehir aydınlatmaları, hizmet altyapısı ve hava durumu gibi birçok kamusal parçasının birbirleriyle, kilit noktalara yerleştirilen sensör ve kamera gibi dijital veri toplama araçlarıyla iletişim halinde olmasını sağlayan, toplanan bu verileri merkezi ve akıllı bir sistemle analiz edip gerekli aksiyonların alınması sağlanır.

Akıllı şehirlerin amacı yalnızca gündelik hayatlarımızın zor durumlarda aksamasını önlemek değil, ayrıca gündelik hayatımızı kolaylaştırmak da olmalıdır. Hayatın evrilmesiyle, elektrik, su, internet gibi alt yapı geliştirmeleri gerektiren ihtiyaçlardaki değişimi izleyen ve kapasite aşımını önceden öngörebilen akıllı şehirler ile o şehrin insanlarının ihtiyaçlarının aksamadan devam etmesi ve hatta verimli bir şekilde iyileştirilmesi mümkündür. Ayrıca alt yapı hizmetlerinin sağlıklı bir şekilde izlenmesi ile şehrin her alanındaki emlak fiyatlarındaki büyük dalgalanmaların da önüne geçmek mümkündür.

Ülkemizde akıllı şehir uygulamalarının İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerin yakın vadeli planları arasında yer alması ile birlikte Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da bu yöndeki eylem planını yayımlamıştır. Ayrıca T.C. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi tarafından başlatılan “Ulusal Veri Sözlüğü” ve “Açık Devlet Verisi Platformu” çalışmaları bu konuda da önemli bir kaynaktır.

Kamusal alanların ve hizmet araçlarının dijital dünyaya taşınması ile akıllı şehirler için ilk adım atılmıştır. Ancak bu verilerin görülebilir kılınması ve bireylerin kullanımına sunulması yalnızca ilk adımdır. Gerçekten akıllı, yani düşünen bir şehir için yapay zeka metotlarıyla bu verilerin ortak bir merkezde işlenip birbirlerini de beslemesi gerekir. Örneğin, yağmur kanallarındaki su oranı yalnızca altyapıdaki olası kapasite aşımını takip etmek için değil, artan yağış ile etkilenebilecek mahalleleri, yaşam alanlarını hatta kara yollarını öngörmeye yardım etmeli ve aynı merkezi sistemden yönlendirme ile oluşabilecek aksaklıkların önüne geçilmelidir.

Akıllı şehirler aynı zamanda yenilenebilir enerji için geniş fırsatlar sunmalıdır; yenilenebilir enerji kaynakları için en uygun konum ve potansiyelin şehirden toplanan veri ile belirlenebilir olması gerekmektedir. Örneğin, rüzgar alan alanlar, ışıma oranı yüksek olan güneş enerji santrali yatırımına uygun alanlar, çöp ve katı atıklardan elektrik üretimine imkan sağlayan biyokütle tesisleri, yağmur suyunun toplanabileceği alanlar, olası ihtimallerin en yalın örnekleridir.

Gündelik yaşama desteğine ek olarak akıllı şehirler suçların önlenmesi, gerçekleştiği durumlarda hızlı tespiti ve uzun vadede kontrolüne de geniş olanaklar sağlayacaktır. Akıllı aydınlatma altyapısı, kilit noktalara yerleştirilen imdat butonları hali hazırda uygulanan yöntemlerdir. Sensör ağı en akıllı veri işleme yöntemleriyle geliştirilecek yeni yöntemlerle bu konuda da akıllı şehirlerin sağladığı büyük bir avantaj vardır. Bu da büyük şehirlerin en korkulan sorunlarından birine akıllıca bir çözüm ve şehir yaşamı kalitesinde belirgin bir artış demektir.

Akıllı şehirlerin gündemimize en yakın faydalarından biri de salgın hastalıkların takibidir. Yine dijital veri toplama yöntemleriyle salgın hastalıkların en çok bulaş yaptığı ortamlar ve hareket alanları anlık olarak izlenebilir. Kalabalık ortamların hava kalitesi, temiz hava akışı, ortam sıcaklığı gibi veriler uygun sensörler yardımı ile toplanabilir ve aynı şekilde kalabalıkların en çok oluştuğu noktalar izlenerek risk oluşturan ortamlar tek merkezden takip edilebilir ve gerekli aksiyonlar için çalışmalar yürütülebilir.

Akıllı şehirlerin önümüzdeki 10 yıl içinde dünyada, özellikle gelişmiş ülkelerde norm olması bekleniyor. Bu demektir ki önümüzdeki en geç beş yıl içinde gerekli eylem planlarının çıkarılmış olması ve en temel düzeyde gerekli altyapının kurulmaya başlanması gerekmektedir. Tüm bu gelişmelere paralel olarak yeni meslek kavramları doğacaktır. Şehir ve çevre planlama alanlarında eğitim almış kişilerin aynı zamanda bilgisayar ve teknoloji alanında da yetkin olmaları beklenecektir. Burada üniversitelere ilgili eğitim programlarının geliştirilmesi ve kapsamının genişletilmesi konularında çok önemli bir görev düşmektedir.

Bağlanabilirlik ve nesnelerin interneti

Veri ve Analitik başlığı altında incelenen Nesnelerin İnterneti (Internet of Things – IoT) Türkiye’de ve dünyada, hızla ve durmaksızın gelişmektedir. Başlangıçta karışık görünse de basit bir ifadeyle IoT, araçlar, makineler, sokak lambaları, giyilebilir cihazlar, rüzgar türbinleri, insanlar ve diğerleri gibi fiziksel nesneleri birbirine bağlayan bir ağdır. Bağlanabilirliğin kullanım alanlarının bazıları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Hassas tarım: IoT, tarımda verimliliği ve güvenilirliği artırmak için önemli bir potansiyel içerir. Örneğin; topraktaki sensörler; nem, sıcaklık ve zararlı maddelerden kaynaklanan potansiyel tehditler hakkında veri toplayabilir. Bu veriler daha sonra, faaliyetler için değerli bir bilgi kaynağı olarak hizmet verdiği çiftçiye sadece bir mobil uygulama veya SMS gibi pratik araçlarla iletilir.
  • Giyilebilir cihazlar: Günümüzün performans odaklı toplumunda, birçok insan yaşamlarının her bölümünü izleme ve optimize etme konusunda derin bir istek duymaktadır; bu trend, spor ve sağlığı da içermektedir. Sonuç olarak, akıllı saatler, spor bantları ve uyku izleyiciler gibi giyilebilir cihazlar, her günün her dakikasında uykumuzu, egzersizlerimizi ve kalp atışlarımızı dikkatle izlememizi sağlar. Çoğu durumda, izleyicilerdeki yerleşik sensörler, insanların akıllı telefonlarına veya dizüstü bilgisayarlarına düzenli güncellemeler gönderir.
  • Bağlı araçlar: Bağlı Araçlar veya Araçtan Her Şeye (V2X) iletişimi, araçlar arasında ve araçlar ile yol kenarı altyapısı arasındaki iletişimi içerir. Gerçek zamanlı iletişim, araçların ne sürücünün ne de aracın sensörlerinin başka türlü tanımlayamayacağı durumlarla başa çıkmasını sağlayarak daha öngörülü sürüş sağlar. Araç içi bilgiye dayalı hizmetler yol güvenliğini artırır, sürücü konforunu iyileştirir ve gelecekte tam otomatik sürüşü mümkün kılar. Otonom sürüş, daha fazla konfor ve iyileştirilmiş bilgi-eğlence desteği sağlarken, yol güvenliğini ve trafik verimliliğini artırır.
  • Bağlı cihazlar: Sağlık sektörü giderek artan bir şekilde maliyet verimliliği, tedaviler için sonuca dayalı tazminat ve hasta refahı ile yönlendirilmektedir. IoT bu bakımdan hastaların, profesyonellerin, hastanelerin ve sigortacıların değişen taleplerini karşılamada önemli bir rol oynayabilir. Örneğin; hastaların evlerinde tıbbi cihazların bağlanması, çok sayıda kullanım durumunda değer oluşturan operasyonlar ile ilgili verilerin toplanmasına olanak tanır. Cihaz sahipleri, coğrafi sınırlama yoluyla, filolarındaki cihazların belirlenen yerde kalmasını sağlayarak kayıp veya hırsızlıktan kaynaklanan mali zararları en aza indirebilir. Diğer veriler, onlara cihazın durumunu söyleyerek, önleyici bakım ve pil değişimini mümkün kılar ve mekanik ekipler tarafından yapılan rutin denetimlerin sayısını en aza indirir; bu, yalnızca saha ekibinde maliyet tasarrufu sağlamakla kalmaz, aynı zamanda hastanın evine müdahaleci ziyaretleri de azaltır. Mahremiyet ve siber güvenlik konularının ele alınması gerekmesine rağmen, tıbbi verilerin uzaktan paylaşılması, doktorların daha geniş ve ilgili verilere erişimleri varken, hastalar potansiyel olarak daha az sayıda hastane ziyaretinden yararlandıkları için teşhislerini iyileştirmelerine olanak sağlayacaktır. Bu örneklerin yanı sıra, üretim, güvenlik, inşaat, petrol, sigorta, kamu, vb. birçok farklı sektörde de bağlanabilirlik ve nesnelerin internetinin geliştireceği birçok kullanım alanı bulunmaktadır.

Değişen iş dünyamız ve çalışma hayatımız

Modern iş gücü başlığı altında incelenen değişen iş dünyamız ve çalışma hayatımız konusu aşağıdaki gibi özetlenebilir:

  • Covid-19 salgını kurumların yeni yetenek ihtiyaçlarını ortaya çıkardı. İnsan kaynağının yönetimi konusunda öncelikler değişti, dijital dönüşüm hızlandı.
  • Gelecek iki yıl içinde iş gücünün şekli önemli ölçüde değişecek. İnsan kaynakları yöneticilerinin yüzde 69’u yaşanan değişimlere uyum sağlamak ve süreci etkili biçimde yönetebilmek için insan kaynakları fonksiyonunun da kendini yeniden yapılandırması gerektiğine inanmaktadır. Bu dönüşüm, yeni düşünce yapıları, yeni yetenekler ve öncelikler doğurmaktadır.
  • Salgının etkisiyle bir gecede uzaktan çalışma uygulamasına geçen şirketler ve insan kaynakları fonksiyonları birçok yeni zorlukla karşılaştı. Çalışanların yüzde 39’unun gelecek iki yıl içinde uzaktan çalışmaya devam etmesi ve hibrit bir modele geçilmesi beklenmektedir.
  • Çalışan verimliliği ve çalışan refahı birbiriyle ilişkili kavramlar. İnsan kaynakları liderleri, çalışan deneyimi ve refahının korunması için adımlar atmayı insan kaynakları bölümlerinin öncelikli işleri arasında görülmektedir.
  • Uzaktan çalışanların ve uzaktan çalışmanın desteklenmesi, yetenek kazanımı için insan kaynakları alanında şimdiye kadar görülmemiş yatırımlar yapılmaktadır.
  • Şirketler için kilit kavramlar ‘iş gücünü şekillendirmek’ ve ‘yeteneği yönetmek’ olarak öne çıkıyor. İnsan kaynakları yöneticilerinin %72’si iş gücünü şekillendirmenin en iyi yolunun yetenek geliştirmek ve yetenekleri yeniden şekillendirmek olduğunu söylüyor.
  • Gelecek iki yıl içinde çalışanların %35’inin yeteneklerinin yenilenmesi gerekeceği öngörülmektedir. Yeni ürün ve hizmetlerin ortaya çıkması, teknolojik gelişmeler, çalışanlara yeni yetenekler kazandırılmasını zorunlu hale getiriyor.
  • Yetenekli insanların çalışmak isteyeceği, başarılı, yenilikçi şirketler olmak için geleceğin teknolojisinden yararlanarak iş gücünü şekillendirmek insan kaynakları birimlerinin en önemli önceliği, en zorlu görevi aynı zamanda da şirket için en değerli fırsatı olacaktır.

Türkiye’nin dijitalleşme yolundaki hedef göstergeleri

Türkiye’nin dijitalleşme yolundaki başarısının ölçülmesi için bazı hedef göstergelerin belirlenmesi ve yıllık olarak ilerleme raporunun paylaşılması toplumsal farkındalığı sağlamak ve hedeflere giden yoldaki aksiyon planlarını belirlemek açısından kritik önem taşımaktadır. Dijital Avrupa Platformu’nun hedef göstergelerinden yola çıkarak Türkiye’nin 2025 yılına kadar ki dijitalleşme yolunda bazı hedef göstergeler belirlenmiştir.

  • 2025’e kadar Türkiye’de e-devlet kullanım oranı %80 olmalıdır.

Mevcut durumda kamu hizmetlerinden yararlanmak veya bilgi almak için interneti kullanan bireylerin %51,5’i e-devlet hizmetlerinden faydalanmaktadır.

  • 2025’e kadar Türkiye’de e-ticaret kullanım oranı hem kadınlar hem de erkekler için %75 olmalıdır.

Bu oran 2020 yılında %36,5 seviyesinde olup, erkeklerde %40,2 iken kadınlarda %32,7’dir.

  • 2025’e kadar bilgi teknolojileri sektöründe çalışanların en az %25’ini kadınlar oluşturmalıdır.

2019 yılında Türkiye’de bilgi teknolojileri profesyonellerin sadece %9,6’lık kısmını kadınlar oluşturmaktadır. Bu oran Dijital Avrupa raporunda %1,4 olarak belirlenmiştir.

  • 2025’e kadar AR-GE harcamaları içerisindeki endüstriyel üretim sektörünün dijitalleşmesine yönelik Akıllı Otomasyon, yapay zeka, makine öğrenimi proje teşvikleri arttırılmalıdır.

Mevcut durumda endüstriyel üretim süreçlerinin ar-ge harcamaları içerisindeki payı %8,6’dır.

  • 2025 yılında kadar bulut bilişim kullanım oranları orta ve büyük ölçekli işletmeler için minimum %60’ın üzerinde olmalıdır.

Bu oran 250 ve üzeri çalışanı olan girişimlerde %40,8; 50-249 çalışanı olan girişimlerde %22,2; 10-49 arası çalışanı olan girişimlerde ise %11,9’dir.

  • 2025 yılına kadar girişimlere verilen destekler arttırılmalı, global yatırımların alınmasını sağlayacak reklam ve teşviklerin, teknoloji merkezlerinin sayısı arttırılmalıdır.

2020’nin ilk dokuz ayında start-uplara yapılan toplam yatırım tutarı 2,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir.

  • Akıllı otomasyon, robotik gibi teknolojilerin kullanımının artmasıyla istihdam sorunu yaşamamak için geleneksel yöntemlerle çalışmaya devam eden kişileri destekleyecek mesleğe göre ayrışan yetenek gelişim ve değişim programları oluşturulmalıdır.
  • 2025’e kadar Türkiye’nin lokasyon bağımsız her bölgesindeki hanelerinden geniş bant ile internet erişimi sağlanmalıdır.

Geniş bant ile internete erişim sağlayan hanelerin oranı 2020 yılında %89,9’dur. Hanelerin %50,8’i sabit geniş bant bağlantı (ADSL, kablolu İnternet, fiber vb.) ile internete erişim sağlarken %86,9’u mobil geniş bant bağlantı ile internete erişim sağladı.

  • Tüm dünyada konuşulmaya başlanan yapay zeka etiği ile ilgili toplumsal normları da dikkate alarak regülasyonlar düzenlenmelidir.

Örneğin; OECD tarafından yayınlanan “Recommendation of the Council on Artificial Intelligence gibi uluslararası normlarda çalışılan politikalar, vb.)

  • 2025’e kadar üniversitelerin her lisans bölümünde veri okur yazarlığı ve temel analitik eğitimleri müfredata eklenmelidir.
  • 2025’e kadar ileri analitik, makine öğrenimi, siber güvenlik, yapay zeka gibi konularda eğitim verecek lisans ve lisansüstü programlarının sayısı arttırılmalıdır.
  • Dijital teknoloji yetkinliklerine sahip istihdamı arttırmaya yönelik kalifiye eleman yetiştirmek için yeni teknik ve meslek liseleri açılmalıdır.
  • İlköğretim, orta öğretim ve lise öğretmenlerinin tamamına uzaktan ve internet üzerinden eğitim verebilme yeteneklerinin kazandırılması

Raporun tamamına bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Seçil Gülbudak Dil

Müşavir