Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) 18.Grup (Plastik, Kauçuk ve Alüminyum Ürünleri) Meslek Komitesi, Şubat ayı olağan toplantısını elektronik ortamda gerçekleştirdi.

Toplantıda; Komite üyeleri tarafından, 30 Ocak 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 3470 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile, 6306 sayılı Kanun kapsamında riskli yapıların bulunduğu yerlerde dönüşüm projeleri çerçevesinde taşınmaz maliklerine ait mevcut inşaat alanının 1,5 katına kadar olan yeni inşaat alanında yapılacak olan konutlara ilişkin inşaat taahhüt işlerine yönelik KDV oranının % 18’den %1’e düşürüldüğü hatırlatıldı.

Bu düzenleme ile %1 KDV uygulamasının, riskli binalarını bizzat kendi imkanları ile yenileyecek kat maliklerine verilen inşaat taahhüt işleri için geçerli olduğu, ancak söz konusu inşaatla ilgili olarak piyasadan yapılacak mal ve malzeme alımlarında %18 KDV uygulamasının devam ettiği belirtildi.

Bu kapsamda, kentsel dönüşüme yönelik olarak yapılan bu düzenlemenin son derece olumlu ve doğru bir uygulama olduğu belirtilerek, bir taraftan depreme dayanıklı yapı sayısının artırılması, diğer taraftan mevcut dayanıksız yapıların daha sağlıklı ve güvenli hale getirilerek hızla

yenilenebilmesi için %1 KDV uygulamasının malzeme (kapı, pencere vs.) alımlarını da kapsayacak şekilde genişletilmesi önerildi.

Komite, belirtilen önerilerin hayata geçirilmesi maksadıyla TOBB aracılığıyla T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı nezdinde gerekli girişimlerde bulunulması konusunun Yönetim Kurulu’na sunulmasına karar verildi.

“Damga Vergisi Kanunu” yürürlükten kaldırılsın

Komite üyeleri, Türk vergi sistemi içinde geniş bir mükellef kitlesini ilgilendiren damga vergisinin, uygulamada diğer vergilere göre bir takım farklılıklar ve vergi tekniği açısından da bir takım olumsuzlukları içerdiğini ifade etti.

Damga vergisinin kişiler ve kurumlar arasındaki anlaşma ve işlemlerin geçerliliğini belgeleyerek hukuki nitelik kazandırmak için düzenlenen kağıtlardan alınan bir vergi olduğu, 488 sayılı

Kanunu’nun 1. maddesinde “Bu kanundaki kağıtlar terimi, yazılıp imzalamak veya imza yerine geçen bir işaret konmak suretiyle düzenlenen ve herhangi bir hususu ispat veya belli etmek için ibraz edilebilecek olan belgeler ile elektronik imza kullanılmak suretiyle manyetik ortamda ve elektronik veri şeklinde oluşturulan belgeleri ifade eder.(1)” hükmünün bulunduğu belirtildi.

Bu doğrultuda, damga vergisinin işleme hukuki geçerlilik kazandırmaktan çok özellikle idari süreçlerde “ispat ve belli etmek” için sadece idare tarafından istenen bir unsur halini aldığı ifade edilirken, bahse konu verginin ödenmemesi veya eksik ödenmiş olmasının vergiye konu işlemin hukukiliğini ne yazık ki etkilemediği, sadece idare ile ilgili işlemlerde ödenmeyen verginin cezalı olarak tahsilinin yapıldığı, bu durumun mükelleflerin vergiyi ödememe isteklerini de doğuracağından, vergi kaybını da önlemenin mümkün olmayacağı bildirildi.

Damga vergisine ilişkin dile getirilen diğer bir olumsuzluğun ise, bir nüshadan fazla olarak düzenlenen kâğıtlardan nispi vergiye tabi olanların sadece bir nüshasından damga vergisi alınırken, maktu vergiye tabi olanların her bir nüshası için ayrı ayrı aynı miktarda vergi alındığı, ayrıca nispi vergiye tabi ve birden fazla kişinin imzasını taşıyan makbuz ve ibra senetlerinde imza sahibine ait olan hisse belli edilmiş ise, verginin hisselere göre her bir imza sahibi için ayrı ayrı ödendiği belirtildi.

Bunun yanında, verginin konusuna giren unsurların çok sayıda olduğu, ilgili kanun kapsamında kağıdın tabi olacağı verginin tayini için kağıdın mahiyetinin içeriğine bakıldığı, ancak bunun çok geniş yorumlandığı, dolayısıyla tabi olduğu verginin de yoruma göre değişebildiği ifade edilerek bahse konu durumun verginin verimini ve etkinliğini de azalttığı kaydedildi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan 2020 yılı vergi istatistiklerine göre, damga vergisinden 20,9 milyar TL gelir tahsil edildiği, toplam vergi gelirlerinin %2,5’unun damga vergisi olduğu, bu verginin taciri, esnafı, memuru, işçisi, köylüsü ve hatta işsizlik maaşından bile alındığı, idarenin, asli vergi kaynağının damga vergisi olmaması gerektiği, damga vergisi gibi arızi gelir kalemlerinin devam etmesinin vergide adalet ilkesine aykırı olduğu, dolayısıyla bunun da toplumda hoşnutsuzluk yarattığı ifade edildi.

Komite üyeleri, önüne yüksek hedefler koyan ülkemizin kalıcı, etkin, adil ve çağın gereklerine uyum sağlayan bir vergi sistemine sahip olmasının artık hayati bir zorunluluk olduğunu,  bu sistemde çağın gerisinde kalan damga vergisine yer olmadığını belirterek, yasal düzenlemeler yapılarak istisnaların artırılması ya da mevcut oranların düşürülmesinden ziyade ticari hayatın işleyişine sekte vuran Damga Vergisi Kanunu’nun bütün unsurları ile yürürlükten kaldırılması önerisinde bulundu.

Önerinin TOBB aracılığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığına iletilmesi konusunun Yönetim Kuruluna sunulmasına karar verildi. Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Yönetim Kurulu, komitenin önerileriyle ilgili gerekli girişimleri başlattı.