Antalya’nın yıllar içinde yaptığı ihracat incelendiğinde, Rusya krizinin yaşandığı 2016 yılları civarında bir düşüş yaşanmış olsa da genel olarak artış eğilimi gözlemlenmektedir. Özellikle son yıllarda artış gösteren ihracata karşı, düşüş trendinde olan ithalat ile dış ticaret dengesi de pozitif yöndeki seyrini artırmaktadır. Antalya sadece 2015 ve 2016 yıllarında dış ticaret açığı vermiş (sırasıyla 15 milyon $ ve 127 milyon $) onun dışında verilerin incelendiği 2002 yılından itibaren hep dış ticaret fazlası vermiştir. 2020 yılının açıklanan ilk altı ayının verisi de 2019 yılı ile benzer bir trend göstermektedir.

İlin ihracatının kıtalara göre dağılımı incelendiğinde ise, belli kıtalara olan bağlılığın yıllar içinde azalarak, ihracat pazarının çeşitlendirildiğini söylemek mümkündür. 2002 yılında da 2019 yılında da daha çok yakın komşularımız olan AB ülkeleri öne çıkıyor olsa da, bu kıtaya yapılan ihracatın toplam ihracat içindeki oranlarının düşmesi farklı kıtalardan farklı ülkelerin Antalya’nın ihracatında önem kazanmaya başladığını göstermektedir. Örneğin, 2002 yılında Antalya’dan yapılan toplam ihracatın %65’i AB ülkelerine iken yıllar içinde ihracata yeni ülkelerin de dahil olması ile %35’e düşmüştür. Benzer bir değişim yurtiçindeki Serbest Bölgeler için de yaşanırken, yıllar içinde Uzak Doğu, Orta Asya ile Orta Doğu ve Kuzey Afrika kıtalarının payı artmıştır. Özellikle Uzak Doğu pazarındaki artış, Antalya ihracatının eskiye nazaran daha uzak coğrafyalara eriştiğine işaret etmektedir. Özellikle 2016 yılında yaşanan Rusya krizi ve şu an içinde bulunduğumuz pandemi süreci, belli pazarlara olan bağlılığın olası kriz durumunda ekonomiyi önemli ölçüde etkilediğini göstermiştir. Bu nedenle pazar çeşitliliğini artırmak, sürdürülebilir bir dış ticaret ve ekonomi için büyük önem arz etmektedir.

Antalya’nın yaptığı ihracat il bazında incelendiğinde ise 2000’li yılların başında Almanya, Rusya ve Hollanda listenin ilk 3’ünde yer alırken yıllar içinde Rusya ve Almanya’nın ağırlığını koruduğu ancak Hollanda’nın yerini Çin’e bıraktığı görülmektedir. Kıta dağılımında olduğu gibi yıllar içinde ülke dağılımında da çeşitliliğe gidilmiştir. 2002 yılında Almanya, yapılan toplam ihraçtın %21’ini oluştururken bu değer 2019 yılında gelindiğinde %10’lara kadar gerilemiştir. Zaten 2002 yılında 95 ülkeye ihracat yapılırken 2019 yılında bu değer 161 ülkeye çıkmıştır. Bu durum aşağıdaki grafiklerde daha da net bir şekilde görülmektedir. Grafiklerde x-ekseni, ülkelerin ilgili yıllarda Antalya ihracatından aldığı payı gösterirken y-ekseni ülkenin Antalya ithalatından aldığı payı göstermektedir. Aynı skalalarda hazırlanan bu grafiklerde görüldüğü üzere, Almanya, 2002 yılında Antalya ihracatının %20’sinden fazlasını oluşturup tek başına lider iken 2019 yılında ülkelerin paylarının azalıp dolayısıyla grafikte ülkelerin sola doğru kümelendiği ve birbirlerine yaklaştığı görülmektedir. Ayrıca 2019 yılına gelindiğinde Almanya’nın liderliğini Çin ile paylaştığı da göze çarpmaktadır. Bunlara ek olarak, 2002 yılında Antalya ihracatında önemli bir rol alan Hollanda’nın da etkinliğinin yıllar içinde azaldığını söylemek mümkündür.

İhracatta pazar çeşitliliği, Antalya’nın ihracatındaki büyüme oranı açısından incelendiğinde, Almanya, Çin, Rusya ve Hollanda’nın son 10 yıl içerisinde görece sabit değerlerde ihracat yaparak dikkat çekici bir büyüme/küçülme göstermediği görülmektedir. Öte yandan Meksika, Arjantin, Güney Kore, Kanada ve ABD gibi uzak pazarların büyüyen bir ihracat değerine sahip olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca Ukrayna, Bulgaristan, Yunanistan, Fransa, Slovakya, Estonya gibi Avrupa; İran ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da yer alan ülkelere yapılan ihracatta negatif yönlü bir büyüme (küçülme) olduğu görülmektedir. İlgili değerler, bu ülkelere yapılan ihracatın zamanla yerini yeni pazarlara bıraktığına işaret etmektedir.

Genel olarak, illerin ve/veya ülkelerin ihracatta pazar çeşitliliği, özellikle olası kriz durumlarında alternatif çözümler bulmak adına önem arz etmektedir. İlgili pazarlar ile yaşanacak olumsuzluklar ve/veya içinde bulunduğumuz pandemi süreci gibi zorunlu durumlarda, alternatif pazarlar ekonominin daha az zarar görmesini sağlayacaktır. Bu nedenle üreticiler, kimi zaman mevcut ürünlerle farklı pazarlara açılabilecek iken kimi zaman da ürün portföyünü geliştirerek yeni pazarlara açılabilirler. Bu durum hem üretim sistemlerine hem işletme gelir ve kârlarına olumlu katkılar sağlayacaktır.

Seçil Gülbudak Dil

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Müşaviri